Böyle bir sistem olabilir mi dedirten bir durumla karşı karşıya kalmak, yaşadığım ülke de çok sık karşılaşılan bir şey; acaba diğer ülkelerin üniversite dersleri de böyle mi?
Üniversitelerde, kesinleşmemiş bilgileri değişmez ve doğrularmışçasına anlatıyorlar mı? Zorlanıyorum anlatılanlar karşısında sessiz kalmaktan.
Çevreme bakıyorum evrim safsatalarını dinlemeye iyice alışmış, dinlediklerine aşina olmuş şekilde atalarımızın birer şempanze olduklarını çoktan kabul etmiş yüzler görüyorum.
Bir şekilde mağaradan esinlenen tarih anlayışına da sesimiz çıkmıyor. Adeta programlanmış tabuları olmayan insanlar. Fakat iş çığırından çıktı. Durumun boyutu değerlerime hakaret etmeye kadar vardı.
Değerlerim diyorum çünkü sanki benden başka kimse bu durumdan rahatsız değilmiş gibi davranıyor. Uygarlık tarihi dersi kitaplarını hazırlayanlara bakıyorum profesörlerimiz. Bu mudur bizim eğitimli insanlarımızın beynini kullanma gücü. Dersi uygulamada elbet vardır düzeltmeler bu kadar cahiliyet mümkün değil düşünceleriyle hocanın anlatımını umutla dinliyorum.
Aksine daha da dayatmak istercesine bilim referansıyla etkileme sanatlarına hayranım. Evrimin ana fikri, yaşamın bir tarihi olduğu yani zaman içinde değiştiği ve ortak bir ataya sahip olduğudur. Bu şekildeki anlatım biçimi kabul; ancak bunu herkes kendi değerlerine inançlarına göre kopyala yapıştır yapıyor.
Var oluşla ilgili birçok doğru olamaz ki tek doğru vardır. Bunu bir takım filozofları temel alarak gerçekmiş gibi yansıtmak insanlara anlatmak ne derece doğru bir harekettir?
Bunu ortaya koyan kişi başta değerlerimiz ve inançlarımızla çelişiyor zaten.
Bizim bunun okuyucusu olmamız için tek sebep, bilgiyi çürütmek için olmalıdır. Aksini savunan kişiler hemen bir savunma ve saldırma pozisyonu alıyor bilime dokundurmam refleksi ile hareket ediyor ve hatta sizi, yobaz olarak yaftalayıp dışlayabiliyor. O zaman ben de kutsalıma, değerlerime, inançlarıma ters durumda olan bir düşünceyi savunamam, savunmadığım bir bilgiyi öğrenmem de anlamsız. Kendime iç düşmanlar üretme peşinde değilim. Tarih şaşırmaktır ve düşünmek şaşırmakla başlar. Derin düşünmek gerek. Yaftalamaya müsait bir yazı, palavralara itiraz etmek akıl hastalığı değildir.
Herkes aynı mı düşünüyor, yoksa ben mi yanlış düşünüyorum? Bu insanlar nerede yetişti?
Kimse bu anlatılanları beyin süzgecinden geçirmiyor mu?
Sessiz kalıp dinleyenler de doğrular diye bunları mı anlatacak? Kendimi yalnız hissetmeye başladım.