Allah Teâlâ, âlemde cinleri ve insanları sadece yaratmakla kalmamış, en güzel suretleri vermiş, alemi bin bir çeşit hayvanla süslmeiştir. Hayvanları, insanların hayatındaki önemine binaen varlığından haber vermiş, insanların imanlarının terakki etmesi boyutunda; tefekkür etmeleri ve ibret almaları ayet-i kerimelerde onların etinden, sütünden ve yününden istifade edildiğini ifade buyurmuştur.
Ayrıca bazı surelerin isimleri, Allah Teâlâ canibinden vahye dayalı olarak yedi tane hayvan ismiyle tesmiye edilmiştir. Ayrıca Kuran’ı Kerim’de köpek, karınca, sinek gibi hayvanların bazı peygamberler ve salih kimseler ile iletişim kurduklarından bahsedilmiş, kendi âlemlerinde bir ümmet kimliği taşıdıklarına ve aralarında ayrı bir dünya yapısı olduğuna işaret edilmiştir.
Hayvanlar, sadece kendisinden istifade edilmesi için yaratılmamış, her daim Allah Teâlâ’nın kudretini zikrederek boyun eğmiş ve aslî vazifelerini hiçbir zaman unutmamışlardır. Onlara Kuranî bir pencereden bakıldığı zaman; hiçbir cinsinin birbirine benzemediği, huylarının, yiyeceklerinin ve üremelerinin farklı olduğu ve muhtelif renklerle süslenmiş sanatları, bir sanatkârı icap ettirmiştir. Kuran ve kendisine Kuran indirilen Hz. Peygamber (asm), on beş asırdır hayvanlara bu zaviyeden bakmaktadır.
Demek ki, kâinatta hiçbir şey abes olarak yaratılmamıştır. Her şeyin altında yüzlerce hikmet vardır. İş bu nedenle yaşadığımız doğal çevreyi ve bu çevre içinde dünyayı bizimle paylaşan canlı cansız bütün yaratıklara karşı sorumluluk altında olduğumuzu unutmayalım.
Hz. Peygamber (asm), insanlara şefkatli olduğu gibi hayvanlara da bir o kadar merhametliydi. Çünkü onun yere göğe sığmayan bir sözü vardı; “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.” Patron, işçinin maaşına zam yaparken ona merhamet etmezse, işçi de patronun işlerini yaparken ona merhamet etmez. Allah Rasulü, insanlara tebliğ ederken rahmetiyle muamele de bulunmasaydı; şüphesiz ki etrafında ona inanacak kimse bulamazdı. İslam’ın, beşerî hukuktan ayrıldığı temel noktalardan biri de Allah Rasûlü’nün (asm) tebliğ ettiği hususlara herkesten önce kendisinin riayet etmesidir.
Efendimiz, insanlara kendi nefsinde, aile ortamında yaşadıklarını tebliğ etti. Söz planında da fiiliyatta da zenginle fakiri, komutanla neferi, âlimle ümmîyi, siyahla beyazı birbirinden ayırmadı. Bir gün deveye binen Hz. Aişe validemize, Allah Rasûlü, hayvana şefkat ve merhametli davranmasını tavsiye etmiş, kendisini görünce inleyen bir devenin yanına varıp başını okşadıktan sonra sahibini, “senin eline verdiği bu hayvan hakkında Allah’tan korkmaz mısın?! Hayvan bana, senin onu aç bıraktığından ve çok yorduğundan şikayetçi.” olduğunu haber ederek azarlamıştı.