Pek çok konu var yazacak. Özelden genele giderek bu konuları ele almaya kalkarsak işimiz çok uzar. İçinden çıkılmaz bir hâl alır. İnsanları çok karmaşık konularla yüzleştirmektense onlara kısa yoldan iletiler sunmayı yeğlerim. Karmaşanın bir kara bulut gibi asumanı kuşattığı anlarda insanlığa bir çıkar yol sunmak isterim.
Yoldan fazlasıyla çıkmış bir insanlık var. İnsanlar birbirlerini yeme iştahında. Ayak oyunları en yakındakiler için oynanıyor. İnsanlığın içinden insanlık bulma mücadelesine giriyorsunuz. Bu mücadeleden başarı elde edemeden ayrılıyorsunuz.
Bu dünyanın iyilerin hürmetine devam ettiğini bilip rahatlıyoruz. Karamsarlığa düşmek de istemiyoruz. Dünya devam ediyor. Devran dönüyor. İnsanlar yaşıyor. Her şey normal gibi geliyor bazen insana. Ancak bu bazen oluyor. Gündüzü ayrı, gecesi apayrı bir dünyadayız. Gündüzün külahlı gördüklerimizi gece silahlı görmek şaşırtıyor bizi. Sen gündüz karşılaştığım falan kimse değil misin? Evet, ama şimdi farklıyım, diyor. Hani gün sizin, gece bizim, der gibi. Gündüzün külahlanarak insanlığa bürünmüşü gece insanlığın köküne kibrit suyu dökerken buluyoruz. Şaşırıyoruz önce. Sonrası sarsıntı. Büyük bir hayal kırıklığı. Gecelerin cahili olsaydık, diyoruz. Bildiklerimiz mi bize ihanet ediyor? Yoksa yolunu şaşırmış insanlık mı? Çifte kimliğe bürünmüş bazı insanlar mı hainliğin öznesi?
Neresinden tutup da düzeltelim? Nasıl yapalım? Hangi etkinliklerle ders verelim de etkili olsun? Ne biçim benzetmeler yapalım? Nasıl örneklerle konumuzu açalım? Amacımız insanlığı düzeltmektir.
Kargaşanın altında insan!.. Kavgada baş rol oyuncusu insan!.. Kan dökülüyor. İnsan!.. Gözyaşı sağanağı Sözüm ona insanlığın kin bulutu coşuyor, yağıyor güzel dünyaya. Kir olup kirletiyor tüm temiz ve masumları. Tecavüz, katliam, cinayet Hepsinin altında insan var. Ortalık karışıyor. Düzen bozuluyor. Dünyanın her türlü dengesi yerle bir oluyor. Sarsılıyor kâinat. Suçlu arıyoruz. Suçlu, en şerefli yaratılmış insan olamazdı diyoruz. Peki, kimdi dünya düzenini yerle bir eden? Şeytanlar mı? Cinler mi? Bitkiler, hayvanlar mı? Yoksa insanlığını sıfırlamış, eksilere düşmüş, acilen format isteyen en aşağıdaki topluluk mu? İnsanlığını kaybetmiş, insanlığın yüz karası mı? Ne bulunduğunda sevinilen ne de kaybedildiğinde üzülünen bir parça mı? Yoksa"ya gelene kadar her şey yolunda akıp gidiyor. Kendi rolü neyse onu yapıyor. İşi bozan o en aşağılara inmiş topluluk.
İnsan, iradesi olan bir yaratılmıştır. Büyük iradeye paralel giden iradeye diyecek sözümüz olamaz. Büyük iradeyle çarpışan irade ise bugün insanlığı ne durumlara düşürmüştür? Görüyoruz bu acınası manzarayı.
Gözü doymaz insan, dünyalar buldukça dünyalar istiyor. Haram helal ver Allah, Mahmut kulun yer Allah, diyor. Demekle kalmıyor. Yeme eylemini de ivedilikle yerine getiriyor. Başkalarına, aç ve açıkta olanlara sıra gelince de yallah! Öyle mi? Öyle Maalesef ki öyle Ne yazık ki öyle
İbret için Allah ölümü vermiş. İbret alınmamış. Mutluluğun reçetesi verilmiş. Reçetedeki ilaçlar alınmamış. Kanun ve kurallar konmuş. Onlara uyulmamış. Yardım edin ey insanlar! Paylaşın! denmiş. Bu sesler kulak ardı edilmiş. Eziyet etme, öldürme, denmiş. Bu sesler duyulmuş. Ancak uygulamaya konmamış. Kullanma süreleri geçti, denmiş bunların. Üstüne üstlük alay edilmiş.
Hor kullanma, zarar verme. Ye, iç. Ama israf etme. Canlıları incitme. Her canlının mutlaka bir görevi var. Bunlar bilinse de uygulanmamış. Verilen mühlete güvenilerek güzellikler hep ertelenmiş. Zaman hiç bitmez, ömür öyle kolay kolay geçmez sanılmış.