Hz Mevlana diyoruz;
Acaba öyle miydi?
Şunu iyi bilelim ki;
Sivil toplum örgütlenmesi;
Her çağda olmuştur.
devleti ayakta tutan arkaplanındaki;
sivil toplum örgütlenmesidir.
Bugün için adı spordur
müziktir.
Siyonizm bize spor ve müzik dedi.
Biz de Siyonizm'in dediğini tuttuk.
Spor kulüplerini Masonlardan çok savunur olduk.
Bugün için eğer Müslüman isek;
Siyasi anlamda güçlü olacaksak;
Hz Peygamberimizin izinden gitmeliyiz.
Üsve-i Hasenemiz Hz Peygamberimiz
Onun peşinden gidenleri yaşatmalıyız.
Hz Peygamberimizin yarışmalarını da düzenlediği oyunları;
Güreşi
atıcılığı
biniciliği
Yüzmeği vb sporları kulüpleştirmeliyiz.
Müslümanca yaşatmalıyız.
Tatillerimizi
güzel günlerimizi süslemeliyiz.
İşte Hz Mevlana dediğimiz zaman;
Bu cemaatleşmeyi
kulüpleşmeyi aklımıza almalıyız.
aramızda bin yıl geçmiş;
Bin yıl önce nasıl sivil toplum örgütlenmesi vardı;
Bilemiyoruz.
Ben şahsen Hz Mevlana'yı;
Bu açıdan ele alırım.
Bugün bakıyorum;
Hz Mevlana'yı başı açıklar
Üniversite öğretim üyeleri
Aristokratik şehir kulüpleşmeleri
Şehir yapılanmaları yaşatmaktadır.
Köylü
avam kesimi
Halk temsilcileri Mevlana'yı anlamıyor.
Halkın elinde
vitrininde
. Raflarında;
Mesnevi bulunmuyor.
Fihi ma Fih'i bulunmuyor.
17 Aralık Şeb-i Arus gecesidir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanları
Laik Cumhuriyetçi anamuhalefet liderleri;
Şeb-i Arus'ta bir araya gelebiliyor.
Ama halk arasında şeb-i arus kutlaması yok.
Çünkü halk; Mevlana Felsefesini anlamıyor.
İşte Mevlana'nın bin yıllık geçmişini;
Bu açıdan değerlendiriyorum.
Mesela Nakşibendi hareketi
laik devlet idarecilerini terletmiş.
31 Mart faciası
Düzmecesi
Uluhakan Abdülhamit'i devirmek isteyenlerin
Uydurması devlet komploları;
Nakşibendiler adına düzenlenmiş.
Korkular
korku senaryoları
Nakşiler adına düzenlenmiş.
Niçin İmam rabbani Günleri olmuyor.
Kadiri tarikatları da çok az anılmaktadır.
Ama laik devlet Hz Mevlana'yı
Alevileri
Haci Bektaş-ı Velileri
Uydurma Ehl-i Beytçileri;
Dillerinden düşürmüyorlar.
Ben bu ezilmiş tarikatların yanındayım.
Laik Devlet siyasilerinin
Siyasi irade sahiplerinin haccını
Tarikatını hiç beğenmiyorum.
Mevlana'nın asrına göz atarsak;
O devirde Osmanlı'yı kuran Ahilik
Gaziyan
Baciyan hareketleri arasında;
Mevlana Anadolu'ya gelmiştir.
Mevlana Celadeddin-i Rumi Moğol ajanıydı!
Bu iddia yeni değil.
Yıllardır akademik çevrede yazılır çizilir.
Özellikle 'Şeb-i Aruz'a denk getirilir.
Keza en başta, 'Gel yine gel... Ne olursan gel...'
mısrasıyla herkesin hafızasına kazınır.
Son tartışmayı başlatan kişi;
43 yıl önce;
Hocalığımızı da yapan Prof. Mikail Bayram.
'Ahi Evren-Mevlana Mücadelesi' adlı kitabında;
"Mevlana'nın Moğollar tarafından
bu hizmetine karşılık maaşa bağlandığını,
istilacılardan yana tavır aldığını,
buna karşı çıkan herkese
özellikle de Ahi şeyhlerine hakaretler edip
Moğollara direnen kuvvetler safında bulunan
Nasreddin Hoca'yı övmektedir.
Bir televizyon programında Mevlana'yı,
"Emperyalizme yatkın insan yetiştirmekle görevli
günümüzde de bu özelliği dolayısıyla
Batı tarafından el üstünde tutulduğunu söylemiş,
onun fikirlerinin nihai olarak;
Anadolu'nun sömürgeleştirilmesinden başka;
bir amaca hizmet etmeyeceğini,
dolayısıyla da zararlı olduğunu" iddia etmiş.
Hatta Şems-i Tebrizi'nin de;
Zararlı Kalenderi tarikatına bağlı
şeyh olduğunu söylemişti.
Hz. Mevlana
Hacı Bektaş-ı Veli
Nasreddin Hoca çağdaştır.
Bu dönem Anadolu'da Keyhüsrev var.
Anadolu birliğini sağlayan
Selçuklu kudretini hâkim kılan
babası Aleaddin Keykubat'ı zehirletmişti.
Ünlü Babai İsyanı var
kimi Ahi şeyhleri ve 'Baba'lar;
Selçuklu'ya karşı Baba Resul'ün liderliğinde
Anadolu tarihinin en büyük isyanını başlatmış,
Mevlana, Konya'da devletin sarsılmaması için
Keyhüsrev'in yanındaydı.
İsyana karışmama basiretini gösteren
Birisi de Hacı Bektaş-ı Veli idi.
İşte bugün de Cumhuriyetçi laikler;
Hz Mevlana diyor;
Haci Bektaş-ı Veli diyor.
Şeb-i Arus; Gerdek Gecesidir;
Ol dergâhta din dil ırk değil insan döner
Ol dergâhta umut aşk ile ihsan döner
Ol umut dergâhında susar bütün diller
Ol vuslat gecesinde hep aynı lisan döner
Erensoy Gülbaba