Hedonik uyum,insanların hem iyi hem de kötü olaylara uyum gösterme durumunu ve bu sayede bir süre sonra aynı mutluluk seviyesine geri dönmesini ifade ediyor.Aslında yaşam içerisinde yaşadığımız olaylara tahammül etme ve bunu sürdürebilme açısından büyük bir artı.Karanlıktan aydınlığa çıktığımızda gözlerimizin ışığa alışması için kısa bir süre geçer veya bir ortama gireriz ağır bir koku vardır içeride,bir müddet o ortamda durunca artık o kokuyu hissetmez oluruz,bu gibi fizyolojik olayların psikolojik adaptasyon versiyonu hedonik uyum.
Brickman hedonik uyumu,kişinin duygusal sisteminin mevcut yaşam koşullarına ayak uydurduğu, mutluluk ve mutsuzluğun insanların yaşamlarındaki değişikliklere verdiği kısa süreli tepkiler olduğunu söyler ve Hedonik uyumu koşu bandına benzetir.Koşu hızımızı bandın hızına uydurduğumuz gibi,duygu durumumuzu da yaşam koşullarına göre ayarlarız.
Bir yakınımızı kaybettiğimizde üzüntümüz çoktur,o an dünya durdu gibi gelir,ama birkaç gün sonra gözümüzde yaş, gelen yakınlarımızla konuşurken gülmeye başlarız. Sonra o klişe söz söylenir,"gülmekle ağlamak kardeşmiş."Gerçekten hayat böyle değil mi?Bir süre sonra o acı geçip,ağlamanın yerini gülmek almazsa, o mutsuzluk hissi geçmezse nasıl devam edilir ki hayata?Yapılan araştırmalarda, kaza sonucu bir uzvunu kaybeden insanların bir müddet sonra,o uzuvları varmış gibi hayatlarına devam ettikleri görülmüş.
Mutluluk ya da mutsuzluk hissi günden güne, yaşananlara göre degişse de herkesin nispeten sabit ve ortalama bir mutluluk seviyesi olduğu, bu nedenle anlık duygu degişikliklerinden sonra bu seviyeye geri döndükleri görülmüş. Yapılan araştırmalarda, mutluluğun her insanda az çok değişmesiyle birlikte ortalama yüzde ellisi genetikmiş.Bazı kişilik özellikleri de mutluluğu belirlemede okudukça önemli. Dışa dönük, sosyal,daha pozitif özelliklere sahip kişiler, hoşa giden şeyleri algılamaya daha eğilimli. Sosyal ilişkiler mutluluğu okudukça etkiliyor. Arkadaşlık ilişkileri daha yoğun ve keyifli kişiler daha mutlu oluyor.Demek oluyor ki,"üzüntüler paylaştıkça azalır, mutluluk paylaştıkça artar"sözleri bir gerçek.
1980'lerde yapılan çalışmalar dış koşulların ve olayların mutluluk seviyemizi çok az etkilendiğini göstermiş. Örneğin, gelir seviyesi,fiziksel güzellik, eğitim seviyesi,sağlık durumu gibi durumların mutluluğa olan katkısının pek fazka olmadığı görülmüş.Yani para düşündüğümüz gibi çokta mutluluk getirmiyor.Bize mutluluk vereceğini düşündüğünüz, çok istediğimiz o şeyler,para ve makam gibi,önce ayaklarınızı yerden keser sonra yere bastırır, eskisi kadar haz vermez,başka arayışlara iter bizi.Mutluluk arayışı,belki de fazlasının peşinde koşma çabası aynı hamsterın deney çağındaki koşusu gibi beyhude demekki.
Çok beğendiğimiz, pahalı bir çantayı çok isteriz,onu aldığımız zaman o yeter başka çantayı istemem gibi gelir,ama bir kaç kullanmaya sıkılırız,o dolabın içindeki yerini beklerken biz başka çantayı kolumuza takmaya koşarız,işte bunun gibi bir durum. "Hayatta herşeye alışıyor insan" denir ya,tam o misal.İnsanların duygu durumları sürekli olarak değişir.Elimizdekiyle yetinmek,her istediğimiz,hayal ettiğimiz şeyin mutluk getirmeyeceğini veya bu mutluluğun çok sürmeyeceğinin farkında olmak ya da yaşadığımız mutsuzlukların da çok sürmeden geçeceğini bilmek güzel bir farkındalık.Bu durumda hedonik uyumu bilmek,gerçekçi olmayan arayışlar, duygusal çalkantılar açısından önemli.