Gün geçmiyor ki bir ürüne zam gelmesin. Zammı yapan otorite "birilerinin cebinden para çalıyor" demektir. Zam ve dolayısıyla enflasyon kimisine göre dolaylı vergi, kimine göre de hırsızlıktır. Çaktırmadan gücünü ve otoritesini kullanan şirketler ya da holdingler ürettikleri mallara zam yaparak milletin cebindeki paraya ortak oluyorlar; diğer bir ifade ile alın terisine ortak oluyorlar.
Bizler ne kadar çalışır çabalarsak çabalayalım bu çabamızın çoğu birilerinin cebine akıyor. Eskiden bir işçi üç gün çalışırdı. Bir günü faize, bir günü haksız vergiye, diğer bir günü de kendisinde kalıyordu. Şimdi ise enflasyonun yüksekliği, hukuksuzluk ve dünyadaki zalimlerin azgınlığı sebebiyle haftada beş gün çalışanlar ortalama olarak 4 gününü zalim düzenin devamı için, bir gününü de kendileri için çalışabiliyorlar.Dünya standartlarının göstergeleri böyledir. Burada özellikle müslüman ülkelerin ekonomik açıdan uğradıkları zulmü vurgulamaya çalışıyorum. Zengin tabir ettiğimiz ülkeler sömürüleri sayesinde zengin olmuşlardır, sadece çalışkan olduklarından değil.
Özelde Türkiye'de de durum pek değişmemektedir. 19 Mart'ta ma'lumunuz İBB Başkanı İmamoğlu tutuklanmıştı. 19 Mart'ta Ata lira 23.450 lira idi. Bugün itibarıyla 27.000 liranın üzerine çıktı. Bir ay gibi bir süre içinde Ata altının fiyatı Türk Lirası karşısında % 15 artış gösterdi. Bakınız "altın değer kazandı" demiyorum. Dünya piyasasında altın değerini korudu. Biz fakirleştik. Elimizdeki bir milyon TL, değer olarak 850 bin liraya düştü. Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin maaşları bir ay içinde % 15 değer kaybetti.
Bu kayıplar, Türk lirası kimin cebinde varsa, kimin Türk lirası üzerinde alacağı varsa, kimin gayri menkulunun kirası Türk lirası üzerinde ise hepsi kaybetmiştir ve kaybetmeye devam edecektir. Emekli maaşı ile çalışanların maaşları arasında nerde ise yüzde 50 ile yüzde 100'lük bir fark vardır. Dolayısıyla emekliliği hak edip ayrılmayan milyonlar var. 40 yıllık bir ilkokul öğretmeni 19 Mart'ta emekli olsa takriben 1,5 milyon emekli ikramiyesi alacaktı. Bugün itibarıyla bu ikramiyesi bir ayda değer olarak 225 bin lira azalmıştır. Ama söz konusu öğretmen çalışıyor ve emekliye göre iki kat maaş alıyor. Peki altı ayda çalışan bir öğretmen emekli öğretmene göre toplam ne kadar fazla para alır? derseniz 360 bin lira fazla para alır. Bu fazla paranın bir ay içinde ikramiyesinden yarısından fazlası uçup gittiğini fark ediyor muyuz? acaba! Diğer bir ifade ile her ay başı, çalışanların ön cebine sıcak para girişi oluyor. Diğer taraftan arka cebimizden çaktırmadan daha büyük meblağ alınıp gidilmektedir. O yüzden hep "kaybediyoruz" diyorum.
Malımız değersizleşiyor, paramızın değeri azalıyor. Buna paralel olarak da milli ve manevi değerlerimiz de değersizleşiyor. Bizi birbirimize kenetleyen dini bağlarımız, kardeşlik duygularımız yok oluyor. M, Akif'in Asım'ın Nesli diye tabir edip seslendiği nesil artık, dini söylem ve eylemlere değer vermiyor, büyüklerine ve yöneticilerine güvenmiyor. Türkiye'de ve dünyada olup biten haksızlıkları, hukuksuz ve çifte standart uygulamaları bu gençlerimiz bizden daha iyi görüyor. Dinimizin güzelliklerini yöneticilerin uygulamalarında hiç görülmemektedir." Atı alan Üsküdar'ı geçer" sözünün pratikteki uygulamalarını gençliğimiz çok iyi fark etmektedir. Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkamadığımızdan göz göre göre gençlerimizi kaybediyoruz. O nedenle "ziyandayız" diyorum.
Ekonomik kriz iyice kendini ayyuka çıkarmış vaziyette. Bu tablo karşısında vatandaşımız şaşkın. Tasarrufunu nerede muhafaza edeceğini bilememektedir. Bankalar yüksek faiz veriyor. Asgari ücret 22.500 lira seviyesinde. Bir milyon lira parayı bankaya yatıran kişi ayda 50 bin lira para alabiliyor bu memlekette. Böyle durumlarda kamuoyuna açıklanmazsa bile her ay binlerce iş yeri ve şirket iflâs etmektedir. İşsizler ordusu sürekli artmaktadır.
Devletimizin yöneticileri de doğrusu bu konuda net bir çözüm ortaya koyamamaktadırlar. Dolayısıyla milletimizin ekserisi temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılama mücadelesi vermektedir. Gavur memleketlerdeki milyonlar laboraduvarlarda bilim ve teknik üretirken biz ise karnımızı doyurma peşindeyiz. Böylece gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle rekabet edemeyiz. Böylelikle her geçen gün aramızdaki çıta daha da açılmaktadır. Onun için "kaybediyoruz ve de ziyandayız" diyorum. Bizi bu hale düşürenler utansın! Esselâmu alâ menittebeâl hüda....