Biliyorsunuz, ilk kitabım evlilik konusu üzerine idi. Hemen hemen gittiğim her platformda yüzlerce kadının hayat hikayesini istemeyerekte olsa dinliyorum. Çünkü, hiç hoş şeyler değil dinlediklerim. Unutmadan söylemek istiyorum. Bir insandan hoşlanmıyor olabilirsiniz. Sırf bu yüzden, hayatı hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız halde, o kişinin hayatı yada evliliği hakkında yargıda bulunmak sizin seviyenizi gösterir. Gerçek şu ki; bir önceki yazımdaki hayat hikayesi bir okuruma ait idi.
Merhaba değerli okurlar, inşallah afiyettesinizdir. Bir önceki yazıma gösterilen ilgiyi şuna bağlıyorum. Evlilik konusu, insan hayatı için çok önemlidir. Şu günlerde iki kitap üzerinde çalışıyorum. İnşallah kitaplar baskıya girdikten sonra, sizlerle daha çok konuşabiliriz. Değerli okurlar, evlilik deyince boşanma konusu ister istemez gündeme geliyor. Hakikaten bu konunun her iki tarafı da bıçak sırtı gibi...Çünkü, TÜRKİYE genelinde kadınların durumunu incelediğim, çok büyük araştırma sonucu ortaya çıkmış olan kadınlarla ilgili olan malum kitabımız var. O kitapla ilgili aldığım sayısız yorumlardan birkaçı şöyleydi:
-Hocam siz bu kitapta beni anlatmışsınız. Her zaman söylüyorum: İnsan olmak zor. Kadın olmak dahada
zor...Ulusal bir kanalda o kitabı tanıtıyordum.Program sunucusu, kadınlarla ilgili çok kitap okuduğunu ama bu kitabın kadınları çok iyi analiz ettiğini söylemişti. Bunu şunun için söylüyorum, o kitabı yazarken, ben de çok bilgiler elde ettim. Özellikle Karadeniz Bölgesi ve doğu illerimizin bazılarında başta olmak üzere birçok illerimizde erkek kahvede okey oynarken kadın birçok işinin yanısıra tarlada da çalışmaktadır. Birçok yerde ''Gelin gittiğin evden ancak kefeninle çıkarsın.'' şeklinde ki cahilce söylem hâla güncelliğini korumaktadır. Yine birçok beldelerde, berdel geleneği uygulanarak kadının şahsi kanaati hiçe sayılmaktadır. Başlık parasını, töre cinayetlerini hiç söylemiyorum. Hadi bunlar kırsal beldelerde oluyor diyeceksiniz. O kitabı yazarken elde ettiğim bir araştırma sonucu şöyle: En çok dayak olayı üniversite okumuş eğitimli ailelerde olmaktadır.
Değerli okurlar; çok kıymetli yorumlarınızı tek tek inceledim. İlginize teşekkürler. Şimdi, yukarıda ki tespitleri şunun için verdim: İki ayağınızın üzerinde istediğiniz kadar durun, istediğiniz kadar güçlü ve makam sahibi olun, ne olursanız olun, çocuklarınızı alıp tek başınıza yaşamaya başladığınız andan itibaren toplumun birçok kesiminde mevcut olan dul kadına bakış açısını asla değiştiremezsiniz. Bunu söylerken işin içine çocuklarınızın ruhsal ve psikolojik sorunlarını katmıyorum. O sorunlarla da kadın ayrıca ilgilenmek zorundadır. Hemen nakletmek istiyorum. Özel bir kanalda yayın yönetmeni olarak çalışan bir bayan benimle şu özel durumunu paylaşmıştı:
- Benim yüksek bir gelirim var. Ama çok mutsuzum.
- Neden? Sizden başka bunun nedenini kim bilebilir?
- Biliyorum ama kendime bile söyleyemiyorum. Yıllardır emek verdiğim bir evliliği yeni bitirdim. Bir tane kızım var. Kalbimi fareler kemiriyor sanki. Ne yapabilirim?
- Emek verdiğiniz bir evlilik sizi hayal kırıklığına uğratmış, elinizden geldiği kadar hayatınıza yeni bir başlangıç yapmanızı tavsiye ediyorum. Çok dua edin, umarım faydalı olur.
Değerli okurlar; en son helaldir. Bu konu bıçak sırtı gibi demiştim ya, söylediğimin arkasındayım. Kötü bir evliliği devam ettirmek ne kadar yanlışsa boşandıktan sonra sizi bekleyen birçok sıkıntıyı çekebilmek bir o kadar yanlıştır. Öyleyse çözüm yine ilk söylediğim cümle: Evlenmeden önce elinizdeki fırsatları çok iyi değerlendirip, En doğruya en yakın olabilecek bir evlilik yapmak zorundasınız. Unutmayın hiçbir çocuk anne ve babasının yanlış tercihi yüzünden ağlatılmamalıdır. Çocuklara gülmek yakışır. Saygılarımla.
HER İKİ TARAFI BIÇAK SIRTI GİBİ...
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.