Partisinin Samsun İl Başkanlığınca bir otelde düzenlenen istişare toplantısına katılan Destici, burada yaptığı konuşmada, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin ibadete açılması ile 86 yıl sonra bir ayıbın düzeltildiğini ifade etti. Her bir dava arkadaşı ile birlikte, zincirlerin kırılarak Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin tekrar cami olarak açılması hayalleri olduğunu ve bu hayalin gerçekleştiğini belirten Destici, "Cesaret isteyen, dirayet isteyen bir süreçti ve bu cesaret, bu dirayet hem de adalet sergilenmiş oldu." diye konuştu. Ayasofya üzerinden tartışmaların sürdüğüne dikkati çeken Destici, başta Yunanistan olmak üzere Avrupa Birliği, ABD ve Rusya'dan çeşitli açıklamalar geldiğine işaret etti.
Destici, herkesin fikrine ve düşüncesine saygılı olduklarını vurgulayarak şöyle devam etti: "Herkes fikrini, düşüncesini, hem Türkiye içinde hem dışarıda söyleyebilir. Bunu yaparken bize yani Türkiye'ye, Türklere, Müslümanlara hakaret etmeyecek, aşağılamayacak, tehdit etmeyecek. Küstahça tavırlar sergilemeyecek. Türk bayrağını şehit kanlarıyla sulanmış bu vatan üzerinde bağımsızlığımızın timsali olarak dalgalanan Türk bayrağını yakma edepsizliğine, cüretine hiç kimse kalkışmayacak. Unutmasınlar ki daha çok değil, 200 sene bile olmadı, o topraklarda Türk bayrağı dalgalanıyordu. Yarın belki yine dalgalanabilir. Onun için gelecek günleri hesap ederek davranmalarını tavsiye ediyoruz."
"Atina 400 seneden fazla Osmanlı idaresinde kalmış, niye cami yok"
Türkiye içinde de itirazların olduğunu hatırlatan Destici, "Her Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı, her Türk ve her Müslüman bundan büyük bir gurur duymalı. Çünkü 1453'te İstanbul fetholmuş, o zaman Ayasofya metruk bir yapı ve Mimar Sinan başta olmak üzere Türk mimarlarının çalışmaları ve gayretleriyle bugünkü halini almış ve korunmuş. Bize medeniyet dersi vermeye kalkanlar kendi yaşadıkları coğrafyaya baksınlar. Bizim medeniyetimizin eseri olan yapılardan acaba kaç tanesi bugün ayakta. Atina 400 seneden fazla Osmanlı idaresinde kalmış, niye bir tane cami yok? O camiler, kervansaraylar, medreseler, hanlar, hamamlar nereye gitti. Onun için kimse bize ders vermeye kalkmasın. Çok doğru bir kararla, cesur bir kararla, dirayetli kararla, vatandaşın, toplumun, kahir ekseriyetinin talebi yerine getirilmiş ve bir hak iadesi yapılmıştır." ifadelerini kullandı.
"İnancımız, kültürümüz kadını baş köşeye oturtuyor"
Kadına yönelik şiddet konusuna da değinen Destici, İstanbul Sözleşmesi'ne başından itibaren karşı çıktıklarını belirtti. İstanbul Sözleşmesi'ni savunanlar ve imza atanların bugün "ne büyük yanlış yaptıklarını" dile getirdiklerini aktaran Destici, şunları kaydetti: "Biz o zaman da uyardık. Bizim kadına şiddeti önlemek için İstanbul Sözleşmesi'ne ihtiyacımız yok ki. Bizim kendi inancımız, kendi kültürümüz kadını baş köşeye oturtuyor. Kadını zaten baş tacı yapıyor ama maalesef Batı kültürü bize dayatıldı. Sanki bir reçete gibi sunuldu ama o sözleşme imzalandıktan sonra daha çok arttığını görüyoruz. Kadına şiddet sorununu Batı kültürünü esas alan, cinsiyetsizliği savunan, inancımızı ve kültürümüzü, ahlakımızı yok sayan, uluslararası sözleşmelerle değil, kendi öz değerlerimizle, kendi düşüncemizle, kendi kültürümüzle, kendi felsefemizle çözebiliriz." Süresiz nafaka ve genç yaşta evlilik konularına da değinen Destici, gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.