Ey okur!
Bu iş böyle olmayacak Bir saattir döneleyip duruyorum ne yazayım diye. İlkyazı yazmak zor zanaattır bilirim. Uzatsan, uzattı olur. Kısa tutsan "eh işte bu kadar yazar" derler adama. Herhangi bir yazı yazsan zaten adı üstünde (başlık ta çıktı bu arada ). Muharrirlik hayatımın ilk gazete yazısı, tatsız bir şekilde işimi başlamadan bitirebilir.
Burada keyifli şeyler yazmayı murad etmedeyim. Keyfim kaçar da zehir zemberek yazarsam anlayın ki muradıma bir çomak sokan var demektir. Yani ki işi bir karıştıran var demektir. Aklımdayken ve de yeri gelmişken yazayım da kurtulun: "dert etme kendine olanı olmayanı, hoş görmesini boş vermesini bil, yeri gelince kimin gönlünce olmuş ki olanlar senin gönlünce olsun, işi bir karıştıran var anlasana, işi bir karıştıran var" diyor Ahmet Ulukaya. İyi de diyor. İşte böyle ey okur! Açıkça söylüyorum ve ilan ediyorum buradan, bir şekilde bu böyledir.
Hep istemişimdir feyz-ü refikim Samsun"un cidden iyi gastecilerinden Fevzi Kavcı gibi, iyi bir mahalli gastede muharrir olarak keyifli yazılar yazmayı. Arkadaşlar "hadi buyur" dediler geldim. Hoş mu geldim, boş mu geldim ben de bilmiyorum. Geldim işte, karar sizin. Git derseniz giderim (yazacak yer mi yok ) Aha elinize avucunuza misafir geldim. Aha masanızdayım. Davetsiz bir misafir ukalalığı benimkisi ey okur. Hoş görün boş verin. Sıkılırsanız yormayın gözlerinizdeki bebeği. O bebeği kalbinden öpüyorum. Geçin diğer sayfaya. Ya da kalın şu sayfadaki resimlerle ilgilenin. Boşu boşuna üç boyut ne bileyim derinlik filan arayın. Hatta eğlenceli olmaya başladıysa daha ilginç bir önerim var sizlere, bu sayfada kaç tashih hatası bulabileceğinizi merak edin. Üç tashih hatası bulana beş Akçaabat köfte, değilse benim orda beş çay beleş. Ödül de koydum size. Yoksa "dört köşe"de işe yarar sadra şifa bir şey umar, karar değiştirir sonuna kadar "Acaba, ne diyecek bu adam, hangi işe yarar cümleyi kuracak?" diye boşu boşuna beklersiniz.
Siyasetten anlasam yazardım siyaset. Hatta siyasete girerdim. Hiç anlamam. Bu arada Çiftlik Mahallesi muhtarlığına aday olmak fikrime bir türlü mani olamıyorum. Psikologa gitsem işe yarar mı? Sanmam. Rahmetli Mazhar Osman yaşasa bir şekilde yardımcı olabilirdi bana. "Bu fikri aklından çıkarabilecek bir psikolog biliyorum" diyen lütfen bana çetten ulaşsın. Şu muhtarlık işi yani ki erk işi, "mühür sendeyse Süleymansın işi" bir türlü aklımdan çıkmıyor. Nasıl girdi bilmiyorum. Girdiği gibi çıkar umarım. Seçim yaklaşıyor ondan mıdır nedir? Erk deyince Haydar Dümen"i tavsiye edecek bazılarınız biliyorum. Benim sorunum erk, erkeklik değil (bu konu kapanmıştır), bir tür ürkeklik sorunu siyasetten ve de siyasetçiden. Neyse ticaretten anlasam burada ne işim olurdu. Muhabbetim çekilse bu yaştan sonra tavla öğrenmeye çalışmazdım. Satranç dersleri alayım Osman Hoca"dan dedim, hani bir sosyal faaliyet içinde olurum hem, vazgeçtim. Niye mi Şairin şu dizesi yüzünden "göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği bir oyundur satranç" vazgeçtim. Ele avuca sığsam karım çocuklarım olurdu.
Patron arasam devletten daha iyisini bulamazdım. Başınıza kaldım sayın "okur", elinize avucunuza kaldım. Selam ile
Mail: nevzat_onmus@hotmail.com