Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi sosyal medyayı elimden geldiği kadar takip ederim, zira globalleşen dünyada sosyal medya vazgeçilmez hale geldi. Kimlerin kimlerle arkadaşlık yaptığını, kimlerin ne düşündüğünü sosyal paylaşım sitelerinde görmek mümkün olduğundan bizim işimiz bu takipler sonucunda kolaylaşmakta. Size gelip sizinle çok güzel konuşan, yüzünüze gülüp arkanızdan düşmanlarınızla iş çevirenleri bu sayede çok rahat bir biçimde görebiliyorsunuz. Şemsi Tebrizi Hazretleri, düşmanlarınızla iş tutanlardan size dost olmaz, diyor, benim hayat felsefemde bu yönde olduğundan facebook ‘da benim düşmanlarımla iş tutanları görünce anında onlarla olan ilişkilerimi kesiyorum. Hatta geçenlerde bazı bayan meslektaşları ciğeri beş para etmeyen insanlarla beraber işler yaptıklarını görünce anında sildim onları, sadece facebook’tan değil kafamdan sildim; zira kişi sevdiği ile beraberdir buyurmakta efendimiz. Allahsız, kitapsız, imansız, hayâsız, şerefsiz insanlarla beraber olanlarla bizim işimiz olmaz. İşte bu nedenledir ki sosyal medyanın çok faydasını görmekteyiz. Sosyal medyanın faydasını görüyoruz da zararı yok mu derseniz elbette ki her işin faydası ve zararı olduğu gibi onun da var ama kullanmasını bilirseniz yararı zararından fazladır.
Sosyal medyada yaptığım bazı takiplerde bazı konular toplumsal hassasiyeti aşan bir noktaya geldiğinde veya toplumun rahatsızlık verecek boyutta yorumlar olunca bunu sizlerle paylaşma gereği duymaktayım. Beni tanıyan ve yazılarımı okuyan herkes bilir ki hassasiyetim doğruluktan yanadır, kimsenin siyasi düşüncesi, ırkı, lisanı, mezhebi beni ilgilendirmez. Ayrıca topluma mal olmuş siyasetçilere de saygı duyarım, severiz, sevmeyiz, oy veririz, vermeyiz o ayrı bir konu ama bir siyasi lider otuz kırk yılda yetişir, insan kolay yetişmiyor, o nedenle liderlere hakaret etmem, kimsenin etmesine de göz yummam. Eleştirmek farklı bir şey, hakaret farklı bir şeydir. Bu şehirde eleştiri sınırlarını aştığı için en çok tazminat ödeyen bu fakirdir ama asla pişman değilim, çünkü ceza aldığım yazıların muhataplarının bana yaptıklarını yanlarına kar bırakmamak adına yaptığım o icraatlardan ziyadesiyle memnunum. Ancak her şeyin bir zamanı ve sırası var; yapmam gerekenleri yaptım, o defteri kapattım, şimdi işime gücüme bakıyorum.
Gelelim konumuza. Sosyal medyada takip ettiğim bazı isimlerin paylaşımları dikkatimi çeker. Bunlardan bir tanesi de Mimar Embiya Sancaktır. Embiya Sancak yıllardır tanıdığım, yazlıkta komşuluk yaptığım ama dünya görüşlerimiz farklı olan bir insandır. Yaptığı paylaşımlara zaman zaman ben de yorum yazar, eleştiririm. Ancak önceki gece yaptığı paylaşımda ciddi anlamda haddini aştığından burada sizlerle paylaşma gereği duydum.
Cumhurbaşkanı ile ilgili yaptığı paylaşım, paylaşımdan öteye hakaret içermekte, bunu değil ben aklıselim hiç kimse tasvip etmez, edemez. Paylaşımı burada anlatmaya edebim müsaade etmiyor ancak Cumhurbaşkanının Suriyelilere verilmesi düşünülen kimlik kartı ile ilgili yaptığı açıklamaya öyle enteresan bir yorum yazmış ki aklınız şaşar. Cumhurbaşkanını sevmeyebilirsiniz, AK Parti’ye oy vermeyebilirsiniz bu beni hiç ama hiç enterese etmiyor ama topluma mal olmuş, bu milletin yüzde elli ikisinin oyunu almış bir siyasi lider için bu ifadeleri asla ve kata kullanamazsınız.
Daha bir önceki yazımda Cumhurbaşkanının İHH ve Mavi Marmara gemisiyle ilgili söylemlerini ben de eleştirdim ama o insanın kişilik haklarına saldırarak değil söylemlerine itiraz ederek farklı düşündüğümü ifade ettim. Ortadoğu politikalarını eleştirebilirsiniz, başka politikalarını da eleştirebilirsiniz ama haddi aşan ifadelerde asla bulunamazsınız Embiya Sancak’ı burada kınıyor ve bu üslubu bir daha asla kullanmamasını tembihliyorum. Yok ben devam edeceğim derse, benim asabın bozulduğunda nasıl üslup kullanacağımı da az çok tahmin edeceği kanaatindeyim. Ben kimseye yağcılık yapmam, yapanları sevmem ama haddini aşanlara da taviz vermem.
Ülkücü hareken içerisinde çok sevdiğim ve değer verdiğim insanlar var, kızdıklarım da var. Örneğin Alperen Carus’u çok severim. Geçenlerde bir paylaşım yapmış bayıldım, tebrik ediyorum. Demiş ki,” İnsan bazen de kendini gözden geçirecek, biz bu işte başarılı olamadık, artık bekleme zamanı, kendi işime çekiliyorum”, işte size adam gibi paylaşım. Şaban Kılıç’ı da takip ederim, güzel paylaşımları var. Her ne kadar O’nun için ülkücülerden başkaları insan değilse de ben O’na farklı bakmaya çalışıyorum. O’nun da geçenlerde bir paylaşım dikkatimi çekti. Vezir Hazretleri’ni eleştirirken adamın mahkemeye çıkmasından medet umacak kadar zavallılaşmış, bu bir siyasetçi için acziyettir. Siyaset adamı rakibini mahkemelerde veya ayak oyunlarıyla değil sandıkta bitiren adamdır, sandıkta bitiremeyip mahkemelerden medet umanlar aciz insanlardır. Bir de sadece Tanrı’nın Türkleri koruması yeterli değil tüm iman edenleri korumasını istemek lazım. Zira Allah, rahman olan sıfatı ile O’na inanan, inanmayan tüm insanlık âlemine merhamet edip rızık veriyor; rahim olan sıfatı ile de sadece kendisine iman etmiş Mümin kullarına merhamet ediyor, tebliğ yaparken kitabi olmak lazım öyle değil mi? Varsa aksini iddia eden, biz buradayız. Kalın sağlıcakla.