İnsanlar imtihan için yaratılmıştır. İmtihanın temel unsuru kulluktur.
Kulluk; Allaha itaat, mahlukata şefkat ve merhamet, insanalar adaletle yaklaşmaktır.
Allaha itaat yoksa imtihanın ana sorusu yapılmamıştır ve sınav başarısızdır. Mahlukata şefkat ve merhamet yoksa, imtihanın ikinci sorusu eksiktir, büyük ölçüde notlar düşük olacaktır. İnsanlara karşı adaletsiz bir yaşam tarzı benimsenmişse, imtihanın üçüncü sorusunda noksanlıklar vardır ve yine imtihandan geçerli not alınamayacaktır.
Hayatın tamamını ibadete dönüştürmektir kulluk. Kulluğun en açık yansıması güzel ahlaktır. Güzel ahlak, hesap verme anlayışına göre bir yaşam tarzı benimsemektir.
Dünyevi nimetleri ahiret sermayesine dönüştürmek kulluğun en başarılı sonucudur. Eğer dünyevi güzellikler ahiret sermayesi ve Allah rızasını kazanmak için değerlendirilemeyecekse, hiçbir dünyevi menfaat istememektir kulluk.
Dünyevi nimetlerin hesabını vermek en zor soruya cevap vermektir. Eğer hesabı verilebilecekse denizler ve vadiler dolusu maddi imkan ve nimet sahibi olunsun ama hesabı verilemeyecekse ip kadar bile mal mülk olmasın.
Rivayet odur ki, vaktin birinde, varlık sahibi birisi ölümü esnasında, kabir hayatının ilk gecesinde birisinin yanında (kabirde) gecelemesini ister. Vefat edince bu vasiyet yerine getirilmeye çalışılır ama kimse bu görevi üstlenmez. Hammallık yapan ve bir ipi ile bir sepeti olan kişi ikna edilir, eğer buna razı olursa ölen kişinin servetinin yarısını kendisine verileceği söylenir. Varlık sahibi kişinin ölüm gecesinde ilk kabir hayatı başladığında bu kişi de kabre girer. Melekler hesap sormaya gelince, nasılsa bu ölen elimizdedir, sorgulamaya diri olandan başlayalım derler ve sahip olduğu ip ile sepetin hesabını sabaha kadar sorarlar. Sabah kabirden çıkartılan adama varlık sahibinin vasiyetini yerine getirmeye razı olduğu için servetinin yarısını vermeye çalışırlar. Adamcağız, “hayır almam, ben bir ipin hesabını verene kadar neler çektim, bu kadar servetin hesabını nasıl veririm” diyerek karşı çıkar.
Her ne kadar bu paylaşım bir hakikatten ziyade bir hikaye olsa bile ders alınması bakımından önemlidir. Herkes, sahip olduğu her şeyin hesabını verecektir. Servet, şöhret ve şehvet şımarıklığı insanlara hesap verecekleri gerçeğini unutturmaktadır.
Peygamberimiz, kabirde sorulacak ilk soruların başında namaz ibadeti, ömrünü nerede ve nasıl geçirdiği, kazancın nereden ve nasıl olduğu hususlarının olacağını bildirmiştir.
Namazdan her hangi bir sorunu olmayanın diğer sorgulamalarının rahat geçeceği de Peygamberimiz tarafından müjdelenmiştir. Namazın bütün kötülükleri ortadan kaldırdığı ilahi tanımından hareketle, namaz konusunda sorunu olmayanların kamil bir mü’min oldukları için hesap verirken problemleri de olmayacaktır.
Dünya geleceğini şekillendirirken ahiret gerçeği unutulmamalıdır. Kendilerine bırakılan serveti bölüşürken kavga eden çocukların babaları bu servet nedeniyle kabirde azap çekmesin. Servetin, şöhretin ve şehvetin ahiret sermayesine dönüştürülmesi ilke edinilsin.