Dünya kurulduğu günden bu güne dek iki grup insan var olmuştur; inananlar ve inanmayanlar. Hazret-i Âdem’den Hazret-i Muhammed Aleyhisselama ve hatta günümüze kadar bu iki insan türü mücadele etmiştir. İnananlar inanmayanlar mücadelesinin yanında bir de inandık deyip de iman etmeyenler var ki asıl sıkıntı bunlardır. Tarihin her devrinde var olan bu tiplerle mücadele etmek en zor olanıdır çünkü konuştukları ile yaptıkları çok farklı olduğundan ne zaman ne yapacaklarını kestirmek mümkün değildir. Bugün dünyanın çektiği sıkıntıların en büyük nedeni de budur. Allah-u Teala, Yüce Kitabımızda Hucurat Suresi’nin 14. ayeti kerimesinde “Galetileğrabu amenna gul lem tü’minü ve lakin guulü eslemna….” yani “Araplar inandık dediler, de ki; siz inanmadınız, fakat inanç kalbinize girinceye kadar teslim olduk deyin.” buyurmakta. Bu grup Efendimiz döneminde ağırlıklı olarak Yahudilerdi. Hristiyanlar daha netti, inananı inanıyorum inanmayanı da inanmıyorum derdi. Osmanlıyı yıkan da günümüzdeki dünya barışını mahveden de Filistin’deki müslüman kardeşlerimizin çoluğundan çocuğuna, yaşlısından gencine, okulundan camisine her şeyi yerle bir eden de zihniyet işte bu zihniyettir.
Bu zihniyetin dünya çapındaki örgütlenmesi mason localarıyla olmuştur. Amaçları dünya siyonizmini güçlendirmekten başka hiçbir şey olmayan bu örgütler her yerde farklı isimler altında örgütlenseler de arka planlarında İslam düşmanlığı ve siyonist zihniyet olduğu muhakkaktır. Atatürk bu tehlikenin farkına varmış ve tamamını kapatmıştır. Merhum Özal, Türk ocaklarını açabilmek için bunlara da izin vermiştir. Hiçbir Atatürkçü mason olamaz ama Kemalistler olurlar. Hiçbir ülkücü, Milli Görüşçü mason olamaz. Fetöcüler de bunların farklı versiyonlarıydı. Şehrimizde de bunların çeşitli isimler altında örgütlenmeleri vardır. Rotary Kulüpleri, Soroptimistler cumartesi grupları bunlardan birkaçıdır. Vezir Hazretleriyle geçmişte bu minvalde yaşadığım olayı daha önce birkaç kez yazmıştım ama okumayanlar için tekrarında yarar görüyorum. Sanırsam 2006 yılıydı; dönemin Garnizon komutanın Cumhuriyet resepsiyonuna başörtülü eşleriyle gelen üç il genel meclisi üyesinin eşini görünce Vali Hasan Basri Güzeloğlu’na ya onlar çıkacak bu resepsiyondan ya ben içeri girmem deyince, Vali, halk tarafından onlar seçilmiş üyeler bir şey diyemem deyince Garnizon komutanı resepsiyonu terk etti. Ertesi gün ne kadar rotaryan, soroptimist örgütü varsa küçük marjinal solcu gruplarla birlikte yerel gazetelere sayfa sayfa ilanlar vererek hem valiye hem de başörtülü meclis üyelerinin eşlerine verip veriştirdiler. Bunun üzerine fevkalade canım sıkıldı ve dönemin AK Parti İl Başkanı Ali Akyüz’e gidip olayı anlattım ve başkanlık divanını alarak benimle birlikte Vezir Hazretlerine çıkıp bir daha rotaryanların toplantılarına katılmaması yönünde kendisinden söz almasını istedim. Sağ olsun kırmadı aynen dediğimi yaptı ekibini aldı geldi, onlarla birlikte Vezirin yanına çıktık durumu anlattık, çok haklısınız ben de sizin gibi düşünüyorum dedi ve ayrıldık. Aradan bir hafta geçmişti ki aynı rotaryanların bir programı vardı, bizim Vezir Hazretlerinin oranın ev sahibi gibi gelenlerle ilgilendiğini öğrenince kendisiyle tam on beş gün konuşmadım. Kendisi benden özür diledi ama aramızdaki bağ orada koptu. Ondan sonra asla beni ne sevdi ne de güvendi. Bizim Vezir Hazretleriyle bağımızın kopmasına neden olan başlıca olay budur. Kendisine asla bir yanlış ve saygısızlık yapmamış olmama rağmen hatta şimdi etrafında pervane olan bazı riyakârlar o zaman ona verip veriştirirken ben dimdik arkasında durmama rağmen inancım nedeniyle bana güvenmedi ve sevmedi.
Kendisine yaranmanın tek yolu bu gruplardan olmaktır aksi halde asla yaranamazsınız. Çerkez dahi olsanız Milli Görüş kökenliyseniz asla güvenmez. Hiç sevmediği Trabzonlulardan olsanız ama bu grubun adamı olsanız o zaman arkanızda durur. Şimdi bunun en bariz örneğini vereceğim, merhum bir iş adamının yazdığı ’Hayatım’ isimli kitabını okumuştum, onunla ilgili birkaç kelam da etmiştim. Kitabında, kendisinin Rotaryan olduğunu, ANAP il başkanı olduğu dönemde ANAP Genel Başkan Yardımcısı Ersin Taranoğlu’nun Rotary üyeliğinden istifa etmesi gerektiğini toplumdan tepki geldiğini söyleyince anında ANAP’tan istifa edecek kadar davasına sahip bir Rotaryan olduğunu yazmıştım. Hatta kitabında Vezir Hazretlerinin parası olmadığından Rotary üyesi olamadığını ama fahri üyeleri olduğunu yazmıştı. Vezir Hazretleri, yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı olma sorumluluğunu taşıyan bir siyasetçi olarak Cumhur İttifakı’nın belediye başkanı olarak seçilmiş bir belediye başkanı hali hazırda koltuğunda oturmakta iken inandığı davanın gereğini yerine getirmek üzere Büyükşehir başkanlığına bu iş adamının oğlunu aday yapmak üzere çalışmalarına hız vermiş durumda. Aldığım duyumlara göre kendisini ziyarete giden insanlar Büyükşehir adayımız Fuat Köktaş, Atakum adayımız Turan Çakır demişler, kendisi anında tepkisini koyarak olmaz onların ikisinin de ehliyeti (diploması) yok, oraya doktorasını yapmış, zengin bir iş adamını aday yapacağım demiş ki bunu üç beş yerden de teyit ettim. Adam bir çırpıda yanından hiç ayırmadığı Turan Çakır’ı da silip atmış, Allah var Turan Çakır mason değildir. Sekiz yıl AK Parti'nin il başkanlığını yapmış, üç dönem milletvekilliği yapmış, kanun teklifleri vermiş, meclisin ihtisas komisyon başkanlığını yapmış Kayınçom için ehliyetsiz demesi yıllardır anlattıklarımın delili değil de nedir. Bu durumda herkes tarafını belirlemeli, ya masonların sevgilisi Vezir Hazretlerinin tarafını ya sevsek de sevmesek de mason olmayan Mustafa Demir’in ya da halkın içinden gelmiş bizden birisi olan Kayınçomun tarafını tercih etmek durumundayız. Kayınçom aday olur olmaz onu bilemem ama tarafımın Vezir Hazretlerinin karşısında olduğunu buradan ilan ediyorum. Bu şartlarda Mustafa Demir’e kızsak da yanlışları olsa da devam ederse sonuna kadar yanında durmak durumundayız. Çünkü Allah için onun da masonlarla işi olmaz. Gerçi birkaç cumartesi toplantısına gittiğini duydum, onu yapmış ise ona da yazıklar olsun derim. Cumartesi toplantılarıyla ilgili de bir köşe yazısı ele alacağım. Ayrıca stüdyomuz da bitmek üzere, bol bol programlar yapıp bu konuları konuşacağız. Şimdilik bu kadar, kalın sağlıcakla.