Bugün iki konu üzerinde durmaya çalışacağım, konularımızdan ilki Diyanet’in Camilerde bulunan oturakları kaldırması olacak. Bu konuda zaman zaman ayaklarımda ağrı olması nedeniyle oturarak namaz kılmak zorunda kalmış birisi olarak şunu söylemek isterim ki Diyanet’in yaptığı bu uygulamayı sonuna kadar desteklemekteyim. Neden böyle söylediğime gelince Camiler öyle enteresan bir hale gelmişlerdi ki adeta kilisedeki sandalyelere benzer görüntüler oluşmuştu. Bu gidişatın önüne geçilmemiş olsaydı çok değil birkaç sene sonra camilerde ayakta namaz kılmak için yer kalmayacaktı. Bu uygulama kalktıktan sonra dikkatimi çeken ne oldu biliyor musunuz? İnsanlar oturdukları yerden namazlarını rahatlıkla kılabiliyorlar. Zaten Camiye kadar gelebilenler oturdukları yerden namazlarını kılabilirler. O nedenle Diyanet’in bu uygulaması çok yerinde oldu, yapanlardan Allah razı olsun.
Diyanet demişken aklıma geldi, İl Müftümüz Veysel Çakı Beyin gerek yırtık pantolonla ilgili, gerekse milli piyangoyla ilgili yaptığı açıklamaları da takdir ettim. Söyledikleri aynen doğru, hayatında hiç milli piyango bileti almamış birisiyim ama milli piyangodan veya spor totodan alıp para çıkanların hallerinin ne olduğuna şahit olmuş birisiyim. Bu işe heves eden insanlar boşuna heveslenmesinler, haramın binası olmaz. Bu konuda bir hususa daha dikkat çektikten sonra şunu da ifade etmek isterim. İl Müftüsü bu açıklamayı bundan 15-20 sene önce yapmış olsaydı anında görevden alınırdı ama şimdi herkes takdir ediyor, sizce neden? Çünkü konjonktür buna müsait de ondan. peki konjonktür nasıl bu noktaya geldi derseniz, onu da siz düşünün diyerek ikinci konumuza girmek istiyorum.
İkinci konumuz son günlerde özellikle bir gazetenin manşetten düşürmediği Hasan Uzunlar konusu olacak. Bu konuyla ilgili daha önce yazmıştım ancak bazıları ısrarla konuyu kapatmak istemeyince konunun arka planında olup bitenlerle ilgili birkaç kelam etmek istiyorum. Nedir konunun arka planı derseniz, herkesin farklı bir derdi var. MHP’li bazı meclis üyelerinin dertleri Hasan Uzunlar’ı meclis üyeliğinden istifa ettirip kendileri Büyükşehir Meclis üyesi olabilmek. Hatta bu konuyla ilgili MHP genel merkezine gidip çalışmalar yaptıklarını da biliyorum ama detayını vermeye gerek görmüyorum. AK Parti içerisinde de Hasan Uzunlar’ın Büyükşehir’de olmasından rahatsızlık duyan ama görünürde sesini çıkaramayan bir grup var. Bu grup arka planda vezir hazretleriyle de işbirliği yaparak Hasan Uzunlar’ı Mustafa Demir’den koparıp Mustafa Demir’in kolunu kırmak istiyorlar ama hangi şartlarda olursa olsun Mustafa Demir’in Hasan Uzunlar’a olan güvenini asla sarsamayacaklarını bilmiyorlar. Bu konuda bir de samimi ülkücülerin tepkisi var ki onlara sonuna kadar saygı duyarım. Zira onlar samimi olarak yapılan yorumdan rahatsızlık duymuşlardır ama Hasan Uzunlar da gereğini yapıp özür dilemiştir.
Peki, tüm bu olup biteni sürekli kaşıyan medyanın derdi nedir derseniz, o konunun da arka planı var. Bir kısmının derdi Mustafa Demir’den istedikleri ekonomik desteği alamadıkları için Hasan Uzunlar üzerinden Mustafa Demir’e yüklenip kendilerince Mustafa Demir’i köşeye sıkıştırıp nemalanmak ama havalarını alacaklarını da unutmasınlar. Mustafa Demir asla öyle bir hata yapmaz. Bu konuda Hasan Uzunlar’ın ağzına bant yapıştırıp haber yapacak kadar ileriye gidip haddini aşanlar da oldu, Hasan Uzunlar onlarla da mahkemede hesaplaşacak. En büyük sıkıntısı olan gazataların asıl dertleri kalemlerini kiraya verdikleri adamların Mustafa Demir’in koltuğuna olan hevesleridir. Onlar bu uğurda neler yapmadılar, başında bulundukları kurumun varını yoğunu yıllarca bu işe harcadılar. Reklamından haberine, konuşmacısından konferansçısına milyonlarca lira para harcadılar ama havalarını alınca şimdi kiralık kalemlerini devreye sokup sürekli bu işleri kurcalıyorlar ama unuttukları bir şey var bu toplum bu dolmaları yutmuyor.
Hani derler ya tarih tekerrürden ibarettir. Şimdi Hasan Uzunlar’ı manşet yapıyorlar. Peki, ben o zaman Atatürk’e mi söz söyledim yoksa ülkücülere mi söz söyledim? Elbette hiçbirisi değil ama beklentisi olanlar o gün nasıl bana saldırıyor idiyseler bugün de Hasan Uzunlar’a saldırıyorlar. Benim suçum vezir hazretlerinin destek verip yaptıklarının arkasında durmaktı. Vezir hazretleri senin arkanda durdu mu derseniz, elbette durmadı ama ben bugün olsa aynı şeyleri yapardım. Ben bana düşeni ve karakterimin gereğini yaptım vezir hazretleri de karakterinin gereğini yaptı. Kısacası herkes kendisine yakışanı yaptı. Bu konuda Mustafa Demir’i tebrik ediyorum. Olaya hiç girmeden adam gibi Hasan Uzunlar’ın arkasında durdu. Umarım vezir hazretleri adamlık nasıl bir şey görmüştür. Ben onun arkasında dimdik durmama rağmen o en ufak bir sallantıda beni terk etti ama ne oldu? Hamdolsun ben dimdik ayaktayım. Allah kulundan destek görmeden bugünlere geldik. Rabbim herkesin gönlüne göre versin diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.