Yaşadığımız Deprem felaketiyle ilgili ülke olarak yastayız, herkes üzerine düşeni ziyadesiyle yapmaya çalıştı, insanımız gerçekten fedakar, cefakar ve vefalı. Kimin ne yaptığını yazmaya gerek yok, dediğim gibi yedisinden yetmişine herkes üzerine düşeni yaptı, yapmaya da devam ediyor. Henüz sosyal medyada göremediğimiz kahvaltılı toplantılarını sosyal medyada paylaşan bazı iş adamları dernekleri ve son günlerde şehre gelip yanlarına koruma alarak dolaşan, boy, boy ziyaret fotoğrafları yayınlayan siyasetçilerle ilgili de beklentilerimiz devam etmekte, ekonomik durumları çok iyi olan bu insanlar bakalım ne yapacaklar. Seçilmişinden atanmışına, bürokratından STK’sına, esnafından iş adamına çok güzel dayanışma örnekleri gördük, Rabbim hepsinden razı olsun, ülke olarak bu büyük felaketin altından kalkmayı nasip eylesin. Bu kadar büyük afatta bazı aksaklıklar olacağı muhakkaktır, Devlet elinden geleni fazlasıyla yapıyor, bunda sorun yok ancak bazı bölgelerde istenilen noktada organizasyon yapılmadığı yönünde şikayetler gelmesi normaldir. On üç buçuk milyon insanı etkileyen ve yüzölçümü Almanya’nın yüzölçümü kadar olan bir bölgede organize olmak, her insana yetişmek kolay değil ama yine de yapılması gerekenin en iyisi yapılmaya çalışıldığı ortada.
Hasbelkader bu işlerin içerisinde olan biri olarak hem inşaat sektöründe hem Belediyelerde bu konuyla ilgili alınması gereken derslerin neler olduğunu yazmak istiyorum. 1984 yılından beri zaman zaman inşaat yaparım, rahmetli babam çekirdekten yetişme bir ustaydı, eline benim diyen mühendis uygulama konusunda su dökemezdi. Rahmetlinin en hassas olduğu üç şey vardı, birisi Demir, beton, ikincisi elektrik, üçüncüsü de kanalizasyondu, inşaatta bunlara dikkat et, yanlış yapma gerisi hiç sorun değil derdi. Hiç unutmuyorum, 1992 yılında Bulvarda inşaat yaparken İstanbul’da olan abime vibratör sipariş edip getirtmişti, binada kullanmıştık onu. 1990 yılında yaşanan İzmit Depreminin ardından çıkarılan deprem yönetmenliğinin uygulandığı binalarda sorun olacağını düşünmüyorum. Çünkü statik hesaplamalarında kullanılan Demir miktarı eskiden 15/20 kg. Seviyelerindeyken yönetmenlik bunu 35/40 kg seviyesine yükseltildi, aynı şekilde daha önce elle veya Betoniyer dediğimiz makinalarla dökülen betonlar yerine c35 beton dökülmesi zaruri hale getirildi. Demetim firmaları gerekli özeni göstermişlerse o binalarda sorun olmaz.
Asıl Üzerinde durmak istediğim konu şu ki yaşanan yıkımlarla ilgili arsa sahibinden müteahhide, Belediye Başkanından meclis üyesine, herkesin ciddi anlamda suçu olduğu kanaatindeyim. Belediye Meclislerine seçilen kişilerin en az yüzde yirmisi teknik eleman olma zorunluluğu getirilmeli, nasıl ki partiler Vekil listelerinde veya teşkilatlarda belli bir oranda bayan kontenjanı koyuyorlar aynı şekilde Belediye Meclislerinde de teknik eleman kontenjanı olmalı. İmar komisyonlarına bir bakın imarla uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlardan oluşmakta, bu fevkalade yanlıştır, imar planı nedir, uygulama nedir, yoğunluk nedir, statik nedir, mevzuat nedir bilmeyen insanları meclis üyesi yaparsanız, Belediyenin teknik elemanları açıklama yaparken bön bön bakarlar, meclise gelen her plan değişikliğine el kaldırırlar ondan sonra da bir parsel üç kat iken bitişik parsel yirmi kat olur, çık çıkabilirsen işin içerisinden. Birde şu yoğunluk artışı uygulamaları çok acil olarak kaldırılmalı, nedir yoğunluk artışı derseniz adamın arsasının toplam inşaat alanını artırma operasyonudur, bana göre çalmanın, insanların hakkına girmenin başka bir yoludur. Nasıl yapılıyor derseniz örneğin adamın arsası şehrin göbeğinde, beş kata imarlı, toplamda on daire olacaksa Belediye Başkanının bir adamını bulup önce dağ başında bir arsa satın alıyor, ardından o arsayı Belediyeye bağışlıyor, Belediye meclisi de adamın dağ başındaki arsasını Belediyeye alıyor, güya çok bir şey yapmış gibi o dağ başındaki arsanın alacağı imar kadar imarı şehrin göbeğindeki arsasına istediği kadar kat veya inşaat fazlalığı vererek on daire olması gereken bina elli daireye çıkıyor.
Burada arsa sahibinden Belediye Başkanına, meclis üyesinden müteahhide herkes suçludur, arsa sahipleri boş arsalarına yüzde kırk, elli oranında daire isterse müteahhit işin altından kalkmak için binaya ekler yapmanın çaresini arıyor, bunu yapabilmek için ne yapması lazım Belediye Başkanının rızasını alıp meclisten yoğunluk artışı alacak, meclis üyeleri plandan anlamayınca veya siyaseten seçildikleri için seslerini çıkaramayınca onay verecekler, müteahhit de parasını kazanacak. İşte size işin özeti, sorunu sadece müteahhide yüklenmek asla doğru değil, bu planlara onay verenlerden tutun da arsa sahibine kadar herkse suçludur. Belediye meclislerine gelen yetmiş seksen maddenin yüzde doksanı imar planları değişikliğidir, bu da yukarıda söylediklerimin yapılması demektir.
Örneğin Cİtymall AVM’nin yoğunluk artışları hep böyle yapıldı, buna rağmen adam onlarla da yetinmeyip plan dışı inşaat fazlalıkları yaptı, kimse de yıkamadı, adam şimdi böyyüük hayırsever olmuş, depreme yardım topluyor, gazatalar da reklamını veriyor. Ondan sonra da herkes dürüstlükten bahsediyor, vay geldi bu milletin başına. Son olarak da şu TAKS ve KAKS uygulamasına bir çeki düzen verilmeli, nedir bu derseniz anlatması uzun sadece şunu söylemekle yetineyim sokağın genişliği ve veya binanın yan binalara olan yakınlığına göre tüm parsellere eşit olarak kat verilmeli, aksi halde ucube şehirlerden kurtulamayız, itirazı olan varsa söylesin yoksa herkes taşın altına elini koyup gereğini yapsın bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla…
HERKESİN SUÇU VAR
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.