Son aylarda malum ve büyük (!) bir sorunumuz var: Münevver sorunu. Gazetelerin manşetleri, televizyon haberleri, radyo programları Her yerde Münevver. Münevver"in katil zanlısı C. G., akrabaları, kardeşi, annesi ve babası. Her yer Münevver ile dopdolu. Olaylar güzel isme paralel değil ancak. Karanlıklar var ortada. Aydınlık ismin sadece kelime anlamında kalmış. Ruha, karaktere, kişiliğe aydınlığın yayılmadığı aşikâr. Hangi aydınlık? Aydınlıktan herkes farklı anlamlar çıkarıyor günümüzde. "Aydın" bugün anlamını yitirmiştir. Parlaklık demek olan aydınlık eskiden "münevver" kelimesi ile ifade edilirdi. Bugün aydın olmak çok kolay ve ucuzdur. Ancak münevver olabilmek zordur. Mesele de münevver olabilmektir.
Bir mikrofon, bir kamera görmeyedursun Süreyya, başlıyor veryansına. Kanunlara saldırıyor. Savcıya, hâkime, avukatlara, valiye hükûmete, devlete saldırıyor. Adaletin tecelli etmesinden endişe ediyor. Şöyle şöyle yapacağım. Kızımın katilini bulacağım, diyor. Kızı için belki de 18 yıla kadar yapması gerekenlerin pek çoğunu kızı vahşice öldürüldükten sonra yapmaya çalışıyor. Dövünüyor, yırtınıyor, parçalanıyor, saldırıyor, kameramanların ellerini öpüyor. Anne sakin, daha metanetli. Ancak onun da konuşmalarında hep bir yerlere göndermeler var. Suç hiç kendilerinde değilmiş gibi. Hırsızın hiç suçu yokmuş gibi çevrede fıldır fıldır suçlu arıyorlar. Bu konuda çok da ileri gidiyorlar. Katilin suçlu olduğu kesin. Katilin kucağına kızını verende hiç mi suç yok? Bunu düşünmelerini istiyorum. Pişmanlık açıklamalarını duymak istiyorum.
Hey gidi Münevver! Kara saçlı, kara kaşlı, kara gözlü güzel ve taze Münevver! Annen baban mezarının başında ağladı bayram gününde. Arkandan çetin bir mücadele verdiler. Ancak senin değerini 3 milyon avro olarak belirledi baban. 3 milyonu getirin, iş bitsin, dedi. Değerin bu kadarmış! Yazık öyle değil mi? Bunca mücadeleye yazık! Bunca sarsıntıya yazık! Bu kadar gündemde kalmaya yazık! İnsanların pek çoğu artık yeter dedi! Artık yeter! Polisiye romana döndü iş. Şova döndü. Brezilya dizileri gibi oldu.
Süreyya bir kız yetiştirdi. Kızı, canice öldürüldü. Öldürenler zengin ve nüfuzlu insanlar. Ancak kanun onlara da işlemeli. İşleyecek de. Binlerce anne baba nice Ahmetler, Burhanlar, Metinler, Hüseyinler yetiştirdi. Çocuklarını kınaladılar, asker eylediler. Bir gün al bayrağa sarılı şehit olarak çıkıverdiler karşılarına. O ana babalar vatan sağ olsun, dediler. İkinci çocuklarını da askere seve seve gönderdiler. Nice civanlar şehit oldular. O civanların da anne babaları var. Onları da ekip doğuranlar var. Onları da beleyip büyütenler var.
Ey Süreyya! Sana tavsiyem bir şehit babasıyla tanış, konuş. Evlat acısını bir de sen ondan dinle. Senden tüm Türkiye dinledi. Bıktırdın, usandırdın milleti.
Şehit babası çocuğunu vatanın kucağına gönderdi. Ya sen, sen kızını nereye gönderdin? Geldin, evde Münevver yok. Eşine sordun. Nerede kız? Cem"de. Sustun mu o zaman? Şimdi ne oldu? Şimdi ne oldu? Vaktiyle yapamadıklarına, yapmadıklarına veya yaptıklarına mı ağlıyorsun yoksa şimdi? Suç bastırmak için de saldırıyorsun adaletime, devletime. Şehitlerimin ruhunu bunaltıyorsun. Şehitler doğuracak kızını ayinlere gönderdin. Doğrattın. Şimdi ağlama. Ağlarsan da sessizce ağla. Yapmacık geliyorsun bana. Yakında bir TV programına da çıkarsın. Bakın da görün. Yazmadı demesinler. Bunaltma milleti. Birçok meselemiz varken seninle uğraşmayalım. Çok uğraştık çünkü. Ben bir eğitimci olarak, daha önce de bu konuyu ele alan biri olarak hakkımı helal etmiyorum. Süreyya"ya, katillere, suçluların cemine. Şehit aileleri ve şehitler için yapıyorum bunu. Medyaya kızıyorum. Ballandıra ballandıra verdiğiniz, işlediğiniz bu olayın yerine acaba bir şehidi, şehit ailesini işlediniz mi? Terörün son bulması için bu kadar uğraştınız mı? Zenginin katili de bir başka oluyor deme cesaretini gösteremezsiniz herhalde? Ancak sizden korkulur!
Hey gidi Münevver! Yaşamın kısa oldu. Ölümün büyük olay oldu. Umarım yerinde rahatsındır. Umarım arkandakilerin vicdanı rahattır.