Tiyatro oyunu Hititler'in yaşadığı Hattuşa'da ilk defa sahnelenerek 4 bin yıl önceki Hitit yaşamı sahneye yansıtıldı.
Yazar ve eğitimci Erdal Şahin yönetmenliğinde sahnelenen iki perdelik oyunda Hitit Üniversitesi Tiyatro Kulübü öğrencilerinin yanı sıra öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Özlem Sir Gavaz, Öğretim Görevlisi Nihal Gökçe ve Öğretim Görevlisi Sefa Üzbey de görev aldı.
Tarihi Hattuşa Kenti 1. Nolu Tapınak alanında sahnelenen oyuna çevredeki yerleşim yerlerinden çok sayıda vatandaş katılırken, Hattuşa'yı anlatan tiyatro oyununun, antik kentte sahnelenmesi izleyiciler tarafından memnuniyetle karşılandı.
Özlem Sir Gavaz, ''Ağlayan Şehir Hattuşa'' oyununu konunun geçtiği asıl mekanında sahnelemekten büyük mutluluk duyduklarını ifade etti.
Gavaz, tiyatronun olayın geçtiği Hattuşa'da sergilenmesinin asıl amacının adından da anlaşılacağı gibi 2'nci Murşili döneminde bir veba salgını olayı olduğunu belirtti.
Gavaz ''O veba salgınında Murşili'nin eşinin onun babası birinci Şuppiluma'nın kraliyet döneminde geçen olayları anlatıyoruz. Tamamen Hitit'çe çivi yazılı metinlerden esinlenilerek yapılmış bir tiyatro oyunu sahneleniyor. Bizlerde Arkeoloji bölümü olarak hem öğrencilerimiz hem ben bizzat danışmanlığını yaptım bu tiyatronun. İlkkez Hattuşa'da sahnelenmesinin tabi çok büyük bir önemi var. Özellikle de büyük tapınak burası, fırtına tanrısı ile Aninda'nın güneş tanrıçasının tapınağı. Biz burayı özellikle seçtik tabiki dedikki fırtına tanrısına yakaracaksak onun tapınağında yakaralım ''dedi.
OYUNUN KONUSU
Hitit Kralı 1.Şuppililuma, Telpinu kanunlarını çiğneyerek kardeşi genç Tuthalia'yı öldürür. I.Şuppililuma bununla da yetinmez ve karısı Henti'yi yani Tavannana'yı saraydan gönderir. Onun yerine de Babil Prensesi Malnigal'i saraya getirir ve karısı olarak ilan eder. Ülkede yaşanan kuraklıkla halk umutsuzluk içindedir. Şehirde, adaklar sunarak kıtlığa çare aransa da beklentilerini karşılayacak yağışlar bir türlü yağmaz.
Baharın gelişiyle umutlanan halk Purulli Festivaliyle moral bulur. Ancak bu sırada köylerde başlayan bir hastalık yavaş yavaş yayılmaktadır. Hekimlerin bir kısmı bunu görmezden gelirken diğer bir kısmı da umutsuzca çare arar. Hatti halkı, bu hastalığa direnemezken küçük Pesetiya da direnemez. Anne babası bu acıya dayanmaya çalışırken askerlerin acımasız davranışları ile baba isyan eder, Kral Şuppililuma'ya. Bu isyanı bir askerin mızrağının ucunda son nefesini verene kadar devam eder. Hastalığın yayılmasını önlemek için içerisinde köylülerle birlikte evler yakılır.
Hatti'nin en büyük düşmanı artık tam anlamıyla kalbindedir. Ve çok geçmez yenilmez kral I.Şuppililuma da boyun eğer bu sinsi düşmana. Halk çaresizdir, kimi kaçar uzaklara kimi de boyun eğer hastalığa.
Krallıkta artık II. Murşili vardır. Hatti Ülkesinin yaşadığı bu karanlığı Tanrıların öfkesine bağlayan Murşili, bir yandan sert ve acımasız, diğer taraftan da duygusal bir kişilikle karşımıza çıkıyor. Onu duygusal yapan güç ise karısı Gaşulawiya'ya duyduğu büyük aşktır. Saray entrikaları binlerce yıl öncesinden günümüze ışık tutar gibidir. Tavannana Malnigal'i sevmeyenler Murşili ile araları zaten kötü olan Kraliçeyi hedef tahtasına oturtur. Ancak beklenmeyen bir şey olur ve Prenses Gaşulawiya ile Malnigal arasında bir dostluk başlar.
Gaşulawiya ne yapsa da ikna edemez kocasını. Sonunda Gaşulawiya da hastalanır. Murşili çaresizdir, şaşkındır. Üstüne saray dalkavuklarının sinsi planları da eklenince daha çok düşman olur Malnigal'e, Gaşulawiya çok geçmez direnemez hastalığa Murşili artık büsbütün öfke doludur. Ve Malnigal'i yani Tavannana'yı saraydan kovar. Malnigal selefi Henti'nin kaderini yaşamaktadır. Karşı gelmez Murşili'ye, çünkü Gaşulawiya'nın ölümüyle saraydaki tek tutunduğu dalı da kaybetmiştir. Giderken kaderine de meydan okuyarak gider. Çünkü yaşadıklarının hiç birini kendisi istememiştir. Kaderin bu denmiş, O da yaşamıştır.
CİHAN