HIV ( / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü ), kan ve korunmasız olarak gerçekleştirilen cinsel temas yolu ile bulaşıp vücutta bulunan çeşitli dokulara yerleşebilen fakat esas etkilerini vücudun bağışıklık sistemi üzerinde gösteren bir hastalık çeşididir.
CD4 hücresi isimli beyaz kan hücrelerini yok ederek bağışıklık sistemini baskılar ve bu şekilde de vücudu enfeksiyonlara karşı dayanıksız bırakır. Bu durumun sonucunda ise normal koşullar altında tedavi edilebilen verem, zatürre, ishal, menenjit gibi hastalıklar HIV virüsü sebebi ile vücuda ciddi zararlar verebilmekte ve hatta kanser riski ile karşı karşıya bırakabilmektedir.
Günümüz teknolojisinde ve sağlık alanına gelişme ile çıkarılan ilaçlar sayesinde ve özellikle de erken tanı sayesinde bu hastalık kontrol altına alınarak kişinin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilmesi olanaklı hale gelmiştir. Fakat bunun için en önemli konu erken tanı koyabilmektir.
Bu sebeple de düzenli olarak kontroller yapılmalı ve şu belirtilerin olduğu görüldüğünde en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna giderek uzman doktor tarafından muayene olmalısınız.
HIV belirtileri olarak özellikle yaygın olarak görülen belirtiler içerisinde; ateş, boğaz ağrısı ve boğazda iltihaplanma, baş ağrısı, Lenf bezlerinde büyüme, vücutta döküntü, genellikle yüz ve gövdede, nadiren de avuç içlerinde ve ayak tabanlarında 5 – 10 mm çaplı kızarıklıklar ve kabarcıklar, kas ve eklem ağrıları bulunmaktadır.
Ayrıca tüm bunların yanında baş ağrısı, bir aydan uzun süredir tedavi edilemeye ishal, ağızda – yemek borsunda ve genital organlarda yaralar, bulantı ve kusma gibi belirtiler de yine sık görülenler arasında yerini almaktadır.
Fakat şu unutulmamalıdır ki hiçbir belirti göstermeyen durumlar da olabilmektedir. Birkaç hafta süren akut döneminden sonra HIV taşıyıcı olan kişi bu belirtilerden herhangi birine dair bir belirti olmadan da 8 – 10 yıl kadar sağlıklı bir kişi olarak hayatlarını sürdürebilmektedir. Fakat kişi ömür boyu bu virüsün taşıyıcı ve bulaştırıcısı olmaktadır.
HİV testi
HIV saptanması kan tahlili yolu ile olmaktadır. Elisa Yöntemi adı verilen ve kandaki antikorların ölçülmesi ile yapılan teste Anti – HIV Testi adı verilmektedir. Virüs vücuda girdikten 3 – 8 hafta sonra vücut, virüs ile savaşmak için antikor adı verilen maddeler üretmektedir.
3 aylık dönem sonrası bu antikorlar ölçülebilecek hale gelmektedir. Bu ilk üç aylık döneme ise tıbben “pencere dönemi” adı verilmektedir. Bu sebeple de bulaş gerçekleştikten 4 – 6 hafta sonra test yapılmaktadır.
Testin yapılabilmesi için pencere dönemini geçmiş olmak en önemli husus olmaktadır. Aksi takdirde daha erken yapılan testlerde sonuçlar yanıltıcı olabilmektedir. Bu şekilde yapılan testte pozitif sonuç alındığında sonucun Western – Blotting yöntemi ile tekrarlanarak doğrulanma işlemi yapılması gerekebilmektedir. Bu şekilde de HIV pozitif teşhisi konulmaktadır.
Bazı kişilerin vücutlarında antikorlar daha çabuk ya d daha geç oluşabilmektedir. Bu sebeple de antikorların oluşum süreçleri kişiden kişiye değişiklik gösterebilmektedir. Bu nedenle de korunmasız olarak gerçekleştirilen ilişki ya da temastan sonraki 90. günde tekrardan test yaptırması önerilmektedir. Bu 90 gün sonra gerçekleştirilen antikor testlerinde negatif çıkan sonuçlara güvenilmelidir.