HIZ VE HAZ DÜNYASINDA SUSMAK

Sami Kesmen

Modern çağın en belirgin özelliklerinden biri, hız ve haz odaklı bir yaşam biçiminin benimsenmesidir. Teknolojik gelişmeler, insan hayatını kolaylaştırmakla birlikte zamanın kutsiyetini ve anlamını göz ardı eden bir tüketim kültürünü de beraberinde getirmiştir. İnsan, adeta sürekli bir koşuşturma ve tatmin arayışının içine hapsedilmiş durumdadır. Bu bağlamda İslam, hız ve haz dünyasını hem bireysel hem toplumsal açıdan değerlendiren önemli prensipler sunar.

Kur’an-ı Kerim’de zamanın önemine sık sık vurgu yapılır. Asr Suresi’nde şöyle buyrulur: “Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” (Asr Suresi, 103:1-3). Bu ayetler, zamanı doğru kullanmanın ve amelleri anlamlı kılmanın gerekliliğini vurgular. Ancak modern yaşamın hız tutkusu, insanı derinlikten uzaklaştırarak sığ bir yaşama sürüklemektedir. Bu durum, zamanı israf etmekle sonuçlanır ki İslam, her tür israfı yasaklar: “Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf Suresi, 7:31).

Hız tutkusu, insana dünyevi hedeflere ulaşmada kolaylık sağlasa da manevi derinliği kaybettirebilir. İbadetler, bu anlamda hızın getirdiği yüzeysellikten uzaklaşmayı ve tefekküre yönelmeyi sağlar. Örneğin, namaz gibi ibadetler insana zamanı fark etmeyi, yavaşlamayı ve manevi huzura ulaşmayı öğretir .İslam, insanın dünya nimetlerinden faydalanmasını yasaklamaz; aksine ölçülü olmayı tavsiye eder: “Allah'ın sana verdiği nimetlerle ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma...” (Kasas Suresi, 28:77). Ancak hazza dayalı bir yaşam biçiminin, insanı yaratılış gayesinden uzaklaştırma riski taşıdığı da belirtilmiştir. Hazzın geçici olması ve insana gerçek huzuru sağlayamaması, bu riskin temel nedenidir. Peygamber Efendimiz (sav), dünyanın aldatıcı yönüne şöyle işaret etmiştir: “Dünya tatlı ve çekicidir. Allah, sizi ona varis kılacak ve nasıl davranacağınızı görecektir.” (Müslim, Zikir, 99). Haz odaklı bir yaşam, genellikle bireysel tatmini ön plana çıkarırken toplumsal sorumlulukları geri plana iter. Oysa İslam, bireyin ihtiyaçları ile toplumun menfaatlerini dengede tutmayı emreder. Peygamberimiz (sav), bir müminin, komşusu açken tok yatmasını eleştirmiştir. Bu anlayış, insanın haz ve hız merkezli bireysel yaşamından sıyrılıp daha paylaşımcı ve merhametli bir hayata yönelmesini teşvik eder.

İslam, hızın ve hazzın aksine sabrı ve şükretmeyi öğütler. Sabır, Kur’an’da imanın önemli bir göstergesi olarak ifade edilir: “Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 2:153). Modern dünyanın hız kültürü, insanın sabrını ve tevekkülünü zayıflatırken, İslam bu değerleri yeniden hatırlatır. Hülâsa; İslam, hız ve haz dünyasında dengeyi kurmayı öğütler. Dünya nimetlerinden faydalanırken ölçülü olmayı, zamanı doğru kullanarak manevi derinliği korumayı ve paylaşımcı bir hayat sürmeyi teşvik eder. Hız ve haz odaklı bir yaşamın getirdiği boşluğu dolduracak olan şey, Kur’an ve sünnet ışığında anlamlı bir hayat inşa etmektir.

Hayatın hızına ve dünyalılıkların hazzına karşı tedbir; sessiz olmak ve susmaktır. Hız yarışı da, haz tutkusu da; felakete giden yolun habercisidir. Tecrübeler göstermiştir ki; haz duygusunu yaşamak için hız yapanlar, gürültüye neden olmuşlar, kendilerini parçalarkan etraflarını da dağıtmışlardır. Peygamberimiz; "Susmak sözlerin efendisidir” buyurmuştur. Bu hadis-i şerifi, insan hayatında konuşmanın ve susmanın yerini dengelemek adına önemli bir ders verir.

Susmak, yalnızca sessizlik değildir; bilgelik, sabır ve özdenetimle ilişkilidir. İslam ahlakında, dilin kontrolü ve gereksiz sözlerden sakınma konusu sıkça vurgulanır. İnsan, kelimeleriyle hem hayır işleyebilir hem de zarar verebilir. Bu nedenle, ne zaman konuşulacağına ve ne zaman susulacağına karar vermek, hikmetin bir göstergesidir. Susmak; bir sabır göstergesidir. Hız tutkusuna da, haz duygusuna da engel olacak tek çare sabırdır. Olaylara, günlük akışa, etraftaki alkışa karşı sessiz olmak ve susmak; hıza da hazza da engel olur.

"Susmak sözlerin efendisi" hadisi şerifi, özellikle boş ve zararlı sözlerden, lüzumsuz hız ve hazdan kaçınılması gerektiğini ifade eder. Kişi her söylediğinden sorumludur. Gereksiz konuşmalar; dedikodu, yalan veya fitne gibi kötü davranışlara yol açabilir. Ancak susmak, insanı bu tür hatalardan korur ve kalbi temiz tutar. Resûlullah (s.a.v), “Ya hayır söyleyin ya da susun” buyurarak bu konuyu açıkça ifade etmiştir. İnsanın dilini kontrol etmesi, hem bireysel hem toplumsal huzur için gereklidir. "Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun" diye toplumsal bir cümle haline gelmiş basit ve şımarık anlayış; hız ve hazzın sonucunu da anlatmaktadır.

Susmanın bir diğer önemli yönü, tefekkür ve hikmete kapı açmasıdır. Kişi, dinleyerek ve düşünerek hem kendini hem de çevresindekileri daha iyi anlar. Konuşmanın hikmetli olması için önce bilgiye, sonra da düşünceye ihtiyaç vardır. Bu da, susmayı öğrenmiş bir kişinin başarabileceği bir erdemdir. Bu hadis-i şerif, sadece dilimizi değil, kalbimizi ve zihnimizi de eğitmek gerektiğini öğretir. Bu yüzden susmak, insanın kendini bilmesi, haddini tanıması ve karşısındakine saygı göstermesi açısından da önemli bir erdemdir. Haz ve hızın kontrolü bilgi ve donanımla olur. Bunun göstergesi ve sermayesi de çoğu kere sessizlik ve susmaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.