Giderek mekanik bir hal alan ve işlevselliğini yitiren insan ilişkilerinin doğrudan toplumsal yaşam ve aile bağlarını etkilediğini söyledi. Doç.Dr. Yılmaz, "Hızlı yaşam temposu yaş, cinsiyet ve iş ayrımı gözetmeksizin herkesi etkileyebilmektedir" dedi.
Canik Başarı Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Müge Yılmaz, günümüzdeki hızlı yaşam temposunun insan, aile ilişkileri ve toplumsal yaşam üzerine olumsuz etkide bulunduğunu anlattı. Doç.Dr. Yılmaz, insan psikolojisini tahterevalliye benzetirken şöyle konuştu:
"Kendisini iyi hissetme ve hissetmeme arasında sürekli bir denge arayışı içindedir. Bu denge arayışı günlük aktivite ve dinlenme vakitlerimiz arasında da bir dengenin bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Hızlı yaşam temposunun olumsuz etkileri zaman içerisinde stres, baş ağrısı, dikkatte azalma ve uyarılmışlık hali, düşük enerji ve uyku kalitesinde bozulma, kronik yorgunluk ve depresyon gibi semptomlarla kendini göstermektedir. Pek çok insanda bu hızlı yaşam temposu içinde kendi duygularını gözardı etmektedir. Halbuki kendini iyi hisseden insanlar, iyi sonuçlar üretirler. Mutlaka bireylerin bu hızlı yaşam içerisinde kendilerine vakit ayırmaları gerekmektedir."
Doç.Dr. Yılmaz, sürekli yapılması gereken görev ve sorumluluklar nedeniyle insan yaşamının 'işgal edilmiş' gibi görüldüğünü anlatırken şöyle konuştu:
"Bu noktada eğer zamanını iyi planlayamayan ve günlük hedeflerini belirleyemeyen birisiysek hızlı yaşam temposu bizi olumsuz yönde etkileyecektir. Hızlı yaşam koşullarının sadece psikolojik etkileri yoktur. Bunun yanı sıra kişisel, davranışsal, bilişsel ve tıbbi etkilerinden de söz etmek mümkündür. Yaşamı bir yolculuğa benzetirsek, hızlı bir tempoda zaman zaman yaşam yolculuğu anlamını yitirmektedir. Bu sebeple tempomuz ne olursa olsun anı yaşamanın önemini unutmamak ve sık sık bunu kendimize hatırlatmamız gerekir."
Hızlı yaşam biçiminin bireylerin yaşama tek bir yönden bakmalarına yol açtığını vurgulayan Doç.Dr. Müge Yılmaz, şöyle devam etti:
"Aynı zamanda insan ilişkilerinin niteliğinin değiştiğini ve daha yalnız daha çok yabancılaşma yaşayan bireylerle karşılaşıyoruz. Yaşam tarzlarımız değişiyor. Akıllı telefonlar, sosyal medya ve benzeri yapılar insan ilişkilerinin değişimine sebep oluyor. Hızlı yaşam temposunda aile, dostlarımıza ayıracağımız vakti çalmalarının yanı sıra değerlerimizin de değişmesine sebep olmaktadır. Giderek mekanik bir hal alan ve işlevselliğini yitiren insan ilişkileri doğrudan toplumsal yaşam ve aile bağlarını etkiliyor. Hızlı yaşam temposu yaş, cinsiyet ve iş ayrımı gözetmeden herkesi etkileyebilmektedir. Anne ve babanın çalıştığı bir aile düşünün ebeveynlerin yanı sıra ailenin çocuklarının da günümüzde günlük programları çok yüklü. Okul, hazırlanmaları gereken sınavlar, gitmeleri gereken spor ve sanat etkinlikleri. Sürekli olarak bir yerlere yetişme telaşında olan ve akşamları bireysel oda veya etkinliklerine vakit ayıran yeni bir aile modeli ile karşı karşıyayız. Sosyal yaşam bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutmaktadır. Sosyal çevre içinde yer alan kimseler bireyin psiko sosyal gelişimi için gereklidir. Diğer insanlarla yakın ilişkiler kurmayan bireylerin benliğine yalnızlık duygusu hakim olacaktır. Hızlı yaşam temposunda üretmenin yanı sıra aile gibi yakın ilişkilerde göz ardı edilmemelidir." (DHA)