HOŞGÖRÜ
Hoşgörü, sağlığı yerinde olan normal insan davranışıdır. Aslında hoşgörü sağlıklı insan hayatının, özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir. Ülkemizde şu anki durum dikkate alındığında her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikardır. Olumsuz birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde eğer hoşgörü yoksa orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma, kavga olumsuzluk adına her şeyi görebilmek mümkündür.
Hoşgörü fakirliği; eğitimli ya da eğitimsiz her insanda görülebilen bir eksikliktir. Peki bunun nedeni nedir? Neden tarih boyunca Yüce Milletimizin hasletlerinden olmuş bir davranışı, bugün yeterince gösteremiyoruz. Bunun birçok sebebi olabilir. Bunlardan kanaatimizce en önemlisi: insanın kendisi ile barışık olamamasıdır. İnsanımız, kendisine güvenmiyor, inanmıyor. Kendisini yeterince tanımıyor. En önemlisi kendisini sevmiyor, saygı duymuyor. Eğer insanın kendisine saygı ve sevgisi kalmamışsa, kendisi ile barışık olması da mümkün değildir.
Hoş görü ve sevgi her zaman hayat felsefemiz olmalıdır. Bunu yaparken de kimsenin inanç ve siyasi düşüncesine asla bakılmaması gerektiğine de inananlardanım. Yani tam adil bir hoş görüden yanayız. Sanırım buna da kimsenin itirazı olmaz. Ancak bu hoş görüyü eksik yapanlara bizim bir itirazımız olacak.
Geçenlerde iki davet vardı. Biri Anadolu gençlik derneğinden diğeri de rotaryanlardan. Anadolu gençlik derneğinin davetine icabet etmeyen bir genç bürokratımız, bir hafta sonra rotaryanların masasında görüntü verdi. Bu durum Anadolu gençlik derneği yetkililerini ziyadesiyle üzmüş. Bu bürokrat arkadaşın rotaryan olmadığını biliyoruz. Diyebilir ki davete icabet etmek sünnettir. Peygamberimiz Ebu Cehil" in davetlerine icabet ederdi. Elbette bir art niyet aramıyoruz. Kendisinden de bu yönde bir şüphemiz yoktur. Bir Ebu Cehil ziyareti gibi de kabul ederiz. Buraya kadar bir sıkıntı yok.
Bizi rahatsız eden ise soyadı sevgi olan bir bürokratın ayarlayamadığı sevgi. Bu davete severek ya da sevmeyerek gittiniz. Allah muhafaza etsin rotaryan olmadığınızı biliyoruz. Kerhen gittiğinize inanalım. Peki tüm gayesi ülkeye milli ve ahlaki değerleri olan bir nesil yetiştirmek olan Anadolu gençliğinin davetine niçin gitmediniz? Birçok bürokrat arkadaşınız bu davete yani Anadolu gençliğinin davetine gittiler. Bu dernek tüm resmi yükümlükleri yerine getiren büyük ve ciddi bir kuruluş. Buraya gitmekte her hangi bir behis yoktur. Görüntünüz ve kişiliğiniz bu yapılara pek uzak değil. Size rotaryanları ciddiye alıp Anadolu gençliği derneğini almamayı yakıştıramadık. Camiadan bir sarı kart gördünüz bilginiz olsun.
Sizden, sevenleriniz ve size güven besleyenler dik duruş bekler. Bunu da aklınızın bir köşesinde tutunuz. Birilerine şirin görünme uğruna yapılan manevraların değeri asla olmaz. Rengi belli olmayanlara Sayın ERBAKAN hocamız renksiz diyor. Bu kategoride sizi görmek istemiyoruz. Sizi vasıflı bir bürokrat olarak hep güzel yerlerde görmek isteriz. Bunu isterken de sizi dik duruşlu ve rengi belli bir insan olarak görmek isteriz.
Azınlıkların hükümran olduğu bir ülke olmaktan da çıkacağız. Buna herkes katkı sağlayacak. Yeter söz milletindir iradesi bunu gerektiriyor. Kendisini toplumun üstünde gören ve toplumla barışık olmayan sözde aydınlara pirim verilme devri de kapanmalı. Gidip görüntü vermek bile toplumu huzursuz ediyor. Türkiye asla onlardan ibaret değil. Türk halkı asla onlar gibi düşünmüyor ve yaşamıyor.
Unutmamak gerekir ki bahsedilen sayın bürokratımız belki de o tarihte şehir dışındaydı ya da çok önemli bir işi vardı, inşallah öyledir diye umuyor, aynı şeylerin tekrarını kendilerinden asla beklemiyoruz. İsmail Balcı