Sevgili okurlarım; nereden cıktı şimdi bu hukuk ve demokrasi diye düşüneceksiniz beklide. Fakat yaşamın
her alanında haksızlığa uğradığımızı vicdanen kabul ettiğimiz
zamanlarda hakkımızı savunmak ve haklılığımızı ispatlamamız
için haksızlık yapana karşı medeni bir şekilde hakkımızı aramamız ve toplum vicdanında haklılığımızı hukuken ispatlamamız gerekmektedir. Bu gereklilik belki bugün ihtiyaç duyulmamış ise de hukuka hiç ihtiyacımız olmayacak demek değildir. Son zamanlarda bildiğiniz gibi birçok davalar konuşulur oldu. Kimilerine göre bazı davalar hukuksuz, kimilerine göre her şeyin hukuk çerçevesinde olduğu tartışmaları sürüp gidiyor. Herkesin hukuk anlayışı farklı. İnternetten şöyle bir hukukun tanımına bakim dedim, hukukun tek bir tanımı yok. Tabii ki her duruma göre tanımı değişiyor fakat insanlık var olmadan hak ve özgürlüğünü nerede arayacak? O zaman tek bir seçenek kalıyor güçlü olmak! Peki, gücü elde etmek hukuksuzluk yapmadan ve birilerinin canını yakmadan nasıl olacak? Birçok zararları olmayacak mı? İşte onun için düşünce ve fikirlere göre değil toplumun tüm insanlarının hak ve özgürlüğünün korunup kollanması adına yapılması daha doğru olmayacak mıdır? Onun içindir önce doğa hukuku varmış, yazanlar olmuş demek ki hukukun belli kuralları varmış. Bu mantık ile hukuk sistemi dinsel, geleneksel örflere göre değişimler ile günümüze gelmiştir.
Bugünkü hukuk sistemi de sosyal adaleti kişi hak ve özgürlüğü korumak adına yapılması gerekliliğine inanılmış ve uygulamaya geçirilmeye çalışılmıştır. İşte orada başlıyor sana göre, bana göre farklı hukuk tartışmalarının nedenleri. Hukukun kişisel düşünceli, fikir ve göreceli olmadığına göre sosyal hukuka inanmış ve güvenmiş isek evrenselleşmiş bir şekilde herkes tarafından kabul edilmesi kanaatindeyim. Kişi hak ve özgürlüğü sınırsız mıdır peki? Öyle düşünürsek bireyler kendi düşüncelerini topluma dayatmaya çalışması toplumsal hukuk olur mu? Evet dersek hukuk güç olmaktan çıkmış olup güçlüden yana olmazmı? Güçlüden yana olan hukuk insanlığa zarar vermez mi? O zaman biz sıradan vatandaşlar zarar görmez mi? Hukuk toplumsal barışı sağlayan bir güçtür. Eğer ki güç, güçlünün hâkimiyetine geçerse toplumsal barıştan söz etmek ne kadar mümkün olur? Bütün tartışmalarda herkes hukuk bize her zaman lazım diyor, fakat öncelikle sosyal devlet hukukunu korumak toplumun tüm kesimlerine düşmez mi?
Sosyal devlet hukuku tam ve eksiksiz yürütüldüğünde demokrasi işleme geçer. Demokrasi hukukta da olduğu gibi kişi hak ve özgürlüklerinin sosyal devlet çatısı altında bireylerin kendilerini en iyi ifade etme ve haklarını en iyi bir şekilde koruyup kollama ve seçme seçilme hakkının temsil edilmesi için insanların yaşamını kolaylaştırılması için sağlanmış günümüzün rejimlerinden ve yasal dayanağını sosyal devlet hukukundan alınmış bir haktır diye düşünüyorum. Fakat yasa ve hukukun uygulanması güç olmaktan çıkartılıp güçlüden yana olursa işte orada hukuksuzluğun başladığı yerde demokrasiden söz etmek ne kadar mümkün olacaktır? Belki de bütün bu tartışmalar bize bugünkü düşüncelerimize ve araştırmalarımıza neden olmuştur. Sevgili okurlarım işin özetini ben şöyle buldum! Halk dilinde, kendine yapılmasını istemediğini bir başkasına yapma; çuvaldızı kendine iğneyi başkasına batır. Yani komşusu açken karnı tok yatan bizden değildir. Fakat kendine yakışmayanı başkasına yakıştıran, iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batıran, komşusu açken karnı tok yatanlara karşı hürriyet ve eşitliği sağlamak için sosyal devlet hukukuna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Siz ne dersiniz bilemem. Hukukun ve demokrasinin tanımı anlaşılır dilde böyle olduğunu düşünüyorum. Saygı ve sevgilerimle.