Hükümet Bilime Destek Olmalı Köstek Değil...
Samsun kamuoyu gazete okuyorsa ve yerelde görev yapan televizyonları izliyorsanız mutlaka Kenen Gülçiçek"i tanırlar. Özellikle bu son günlerde daha da çok yaptıkları basın açıklamaları ve eylemlilikleriyle tanırlar. Geçtiğimiz hafta başında bana gönderdiği düşüncelerini Samsun kamuoyuyla tam olarak paylaşamadıklarını ifade etti. Bana gönderdiği metni okudum. Metinde Hükümetin Üniversitelerin üzerinden ellerini çekmesini istiyorlardı. Çokda haklıydılar. Çünkü üniversiteler özerk olmalılar. Üniversiteler demokratik bir şekilde yönetilmeli. Kenan arkadaşın bu ifadelerini okuduktan sonra sizlerde hükümetin kendi işlerine bakmasın gerektiğini ve üniversitelerin yönetiminde okuyanların, çalışanların, öğretim görevlilerinin söz sahibi olması gerektiğini anlayacaksınız. Bakın sevgili okurlarım KESK Dönem Sözcüsü Eğitim-Sen Samsun Şubesi Başkanı Kenan Gülçiçek üniversitelerin kimler tarafından yönetilmesi gerektiğini nasıl ifade ediyor. AKP hükümetinin yüksek öğrenim kurumlarında bir yandan esnek, güvencesiz çalışmayı piyasalaşmayı dayatması, bir yandan da kendi siyasal kadrolaşma hedeflerini gözetmeye uğraşması vahim sonuçlar doğurmaktadır. Bunlardan bir kaçı geçtiğimiz günlerde üst üste yaşanmıştır. Belediye başkanlığı döneminde başbakanın hukuk danışmanlığını yapmış olan YÖK üyesi Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ, YÖK başkan vekili sıfatıyla üniversitelere 17 Kasım tarihinde, meslek odalarının yönetim ve denetim kurullarında görev alan öğretim üyelerinin, 2547 sayılı Yükseköğrenim Kanununun 38. maddesi uyarınca görevlendirilmesi gerektiğini belirten bir yazı gönderdi. Söz konusu kanunun 1991 yılında değiştirilen ilgili hükmü çeşitli kamu kurumlarında ya da kamuya yararlı kurumlarda öğretim üyelerinin çalışmasını üniversite yönetim kurulunun oluruna ve rektörün onayına bağlıyor. Açıkçası 1991 yılından bu yana hiçbir YÖK üyesinin aklına gelmeyen bu parlak fikir Sayın ÖZGENÇ"in aklına gelmiştir. Eski müvekkilinin genel başkanı olduğu hükümet partisi meslek odalarında, özellikle mimar mühendis ve tabip odalarında, etkisini arttırmak istemektedir. Mimar mühendis ve tabip odalarının seçimlerinde her zaman sayılarının ötesinde bir ağırlığı olan bilim insanlarının seçilme hakkı buraları ele geçirmek isteyen siyasi iktidar bağlantılı rektörlerin eline bırakılamaz. 38. maddenin bu biçimde istismar edilmesi, hukuk bilgisini her alanda siyasi iktidarın kadrolaşmasına fırsat yaratacak hile-i şeriyeler icat etmek yolunda kullanan Sayın ÖZGENÇ"in metropol üniversitelerdeki asistan kıyımından alıştığımız zorlama hukuk yorumlarının bir yenisidir. Sendikamız bütün bu hile-i şeriyelerle gereken tüm yollarla mücadele edecektir. AKP"nin yükseköğretime yönelik müdahaleleri bununla sınırlı kalmamıştır. Devlet Bakanı Cemil Çiçek"in basına verdiği bir demeçten öğrendiğimiz kadarıyla bilim insanlarının sözleşmeli istihbarat personeli olarak çalışmasına olanak sağlayan yeni bir yasal düzenleme üzerinde çalışılmaktadır. YÖK düzeni kurulduğundan bu yana öğretim üyelerini kişiliksizleştirmeye, sindirmeye çalışmaktadır. Doğrudan muhbir yapma girişimi ise AKP yönetiminin son icraatlarından birisi olmuştur. Bilim insanlarını ve bilim kurumlarını böylesi düzeysiz çabalar için kullanmaya çalışmak, zaten maddi olanaksızlıklar ve demokratik zafiyetlerden ötürü bilimsel üretimi istenen düzeyin altında kalan yüksek öğretim kurumlarımızı yozlaştırmaya yönelik bir hamledir. Üniversiteler doğaları itibariyle bilgi üretirler, istihbaratçılığın bu kurumların içinde yeri yoktur. Bu işte istihdam edilmesi düşünülen kimselere sözleşmeli çalışmanın dayatılmasını ise rezaletin üzerine tüy diken bir ayrıntı olarak gördüğümüzü ayrıca belirtmek isteriz. Gerçektende son dönemde hükümet esnek çalışma ve piyasalaşmayı yükseköğretimde kural haline getirme çabalarını arttırmıştır. Öyle ki okuldan değişik nedenlerle uzaklaştırılan öğrencilere geri döndüklerinde daha yüksek miktarda harçlar ödetmek biçiminde, işletmeci mantığıyla tasarlanan düzenlemenin de tartışılmakta olduğu bilgisi basında yer almıştır. Hükümeti uyarıyoruz Yükseköğretim düzeniyle böyle ciddiyetsiz bir biçimde uğraşmak her yönden çıkmaz yoldur ve yeni sorunlar yaratacaktır. Ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı içinde olan üniversitelerimiz ancak üniversite bileşenlerinin bir araya geldiği demokratik tartışma zeminlerinden çıkacak kararlarla hepimizin özlemini çektiği daha yüksek standartlara erişebilir. AKP hükümetinin kadrolaşma çabaları ve piyasacı takıntıları, istenenin tam aksi yönde bir etki yaratmaktadır. Eğitim Sen hükümetin bu pervasız, anti demokratik, bilim dışı tavrına asla göz yummayacaktır. Bende bir öğrenci velisi olarak ve bunca yaştan sonra üniversite öğrencisi olarak Kenan arkadaşımızın ifadelerinin destekçisiyim. Üniversiteler hükümetlerin şamar oğlanları değildir. Onarlın dediklerini yapacaklar diye bir kayıt ve şart olmamalı ve olmayacakta. Üniversiteler bilimin olduğu her yerde var olmalı. Saygılarımla