Bazen başımı iki elimin arasına koyup düşünürüm. Ne düşünürüm derseniz; önce kendi nefsimden başlayarak tanıdığım eş, dost, akraba ve arkadaşlarımın genel bir durumunu değerlendiririm. Neden böyle yaparsın derseniz; Efendimiz bir Hadis-i Şerif'lerinde "Hasibuu enfüseküm kable en tühasebu" yani hesaba çekilmeden önce kendi muhasebenizi yapın, buyurmaktadır da ondan. Diyeceksiniz ki kimse ayranım kara demez, doğru da münker, nekir her şeyi yazıp çiziyor. Biz ne dersek diyelim, hesap günü zerrei miskal yaptığımız her şey karşımıza çıkacak. Rabbim hesap gününde, o mahşerde kolaylıkla hesap vermemizi hepimize nasip eylesin. Başkalarını eleştirmek kolay ama, kendi nefsimizi eleştirmek zordur. Hiç kimse eleştirilmeyi sevmez ama malesef bizim işmiz doğruları yazmak olduğuna göre her şeyin doğrusunu da eğrisini de yazmak zorundayız.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, şehrimizin ilim yuvalarının en üst noktası ve ülkemizde kurulan eski üniversitelerimizden birisi. Prof. Dr. Ali Sümer Hoca'nın Rektörlüğü'nden itibaren, sürekli üniversite ile yakın ilişkilerimiz olmuştur. Her dönemde eşimizin dostumuzun, sağlık problemleri ile ilgili üniversitedeki arkadaşlarımızdan yardım aldık ama üzülerek ifade etmek gerekirse Hüseyin Akan’ ın Rektörlüğü döneminde üniversiteye neredeyse gitmediğim bir dönem oldu. Hasta olan eşimizin dostumuzun işlerini de başkaları üzerinden yapmak zorunda kaldık. Bu kadar arkadaşımızın olduğu bir üniversitede eşinizin dostunuzun sıkıntıları için 'alo' diyebileceğiniz insanların olmaması çok enteresan bir durum. Mustafa Bekir Selçuk Hoca, neredeyse otuz yıllık arkadaşım ama bir kez aradım, beni o dönemde Hastane Müdürü olan İsa Erfalay’a yönlendirince bir daha arama gereği duymadım. Daha sonra da Mustafa Hoca'nın oğluyla ilgili bazı bilgiler gelince, bir daha arama gereği duymadım. Haydar Şahinoğlu ise 1995 yılından itibaren tanıdığım bir dostum olmasına rağmen, Eşinin kadın kolları başkanlığına aday olduğu dönemde O'na destek olmama rağmen, Kayınçom O'na destek vermediğinden kavga etmediğim için bana küstü. Tam on yıl konuşmadı benimle. Ardından onca sıkıntı yaşadım, bir kez geçmiş olsun demeyince ben de kırıldım O'na ve aramadım. Hüseyin Hoca'ya gelince;1995 yılında Refah Partisi'nden aday olduğunda, O'na değil de Ahmet Demircan'a destek verdiğim için bana küstü. Hâlâ daha o küskünlüğünü devam ettiriyor. Ama hamdolsun ben yaptıklarımdan asla pişman değilim. Hüseyin Hoca bırakın siyaseti, Rektörlük döneminde o kadar olumsuz icraatları oldu ki insanın, keşke tanımasaydım, keşke bizim camianın insanı olmasaydı, diyesi geliyor.
Bundan yaklaşık dört beş yıl önce üniversitede olup bitenlerle ilgili bazı dosyalar yayınlamıştık. Daha sonra Hüseyin Hoca'yla bir aray gelip durum değerlendirmesi yaptığımızda, yazılıp çizilenlerle ilgili gerekeni yapacağını söyleyince biz de yayınlarımızı kesmiştik. Gerçekten de yazıp çizdiklerimizle ilgili yapılması gerekenlerin yapıldığını daha sonra bizzat takip ettik. Hoca sözünde durmuştu. O dönemde yapılan yanlış; öğrenci nakillerinden tutun da, yurt dışından orada kurulmuş gibi gösterilen üniversitelerden gelip kaydolan öğrencilerin tamamına yakınıyla ilgili gereğinin yapıldığını öğrendim. Bu gelişmelerle ilgili sevinmiştik ama daha sonraki dönemde olanlara bakıldığında, gerçekten fevkalade yanlış şeylerin yapıldığına şahit olduk.
Örneğin, manşet haberimizde de gördüğünüz gibi en ufak bir soruşturma geçirmeden genel sekreterlik unvanı ve kadrosu üzerinden alınmadan yerine atama yapılan Selahattin Özyurt’dan başlayarak, devam eden hatalar zinciri artarak devam etmekte. Çok enteresan bazı bilgiler geldi. Örneğin Canik Başarı Üniversitesi Rektörü'nün kadrosunun daha iki, üç ay öncesine dek Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde olduğu, YÖK’ ün çıkardığı yönetmenlik veya meclisin çıkardığı yasa ile özel üniversitelerde görev yapanların kadrolarının iki yıldan daha fazla devlet üniversitelerinde kalmasının yasaklanmasının ardından, Başarı Üniversitesi Rektörü'nün kadrosunun kendi üniversitesine geçtiği bilgisi geldi ki bu fevkalade yanlış bir durum... Böyle bir hata 17-25 Aralık sürecinden sonra nasıl yapılır anlamış değilim!
Gelen bilgiler o kadar üzücü ki anlatamam. Çanakkale Üniversitesi'ndeki Paralel yapılanmanın dağıtılması sürecinde oradan gönderilen bir öğretim üyesinin OMÜ’deki üroloji bölümüne alındığı iddia ediliyor. Rektörlüğün henüz yeni kadrolar açtığını, bu kadrolara alınacak isimlerin de belli olduğu iddiaları geldi. İddialar sadece bununla mı kaldı derseniz, elbette değil. Üniversiteye bağlı Uygulama Hastanesi'nin Başmüdürü pozisyonundaki İsa Erfalay'ın kadrosunun da hiçbir soruşturmaya tabi tutulmadan alındığı bilgisi geldi. Umarım bu söylenenler doğru değildir. Ama anlatan arkadaşlar da üzülerek anlattıkları için üniversitede durum hiç de iç açıcı değil. Yapılanlar sadece bunlar mı derseniz, elbette değil ama şimdilik bu kadarı ile yetinmek zorundayız. Çünkü bize ayrılan yer bitti. Nasip olursa başka bir yazıda devam etmek üzere. Şimdilik hoşça kalın.
HÜSEYİN AKAN, ARKADAŞIMIZ AMA ...
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.