Huzursuzluk Evleri

    Kışın sosyal etkinliklerin en aza indiği aylardır, genelde yapılacak en güzel şey sinemaya gidip koskocaman solana oturup merakla beklediğin o sinema filmini izlemektir. Ben de bu kış fırsat buldukça gittim.
         
Herkesin dilimden düşürmediği filimi biletimi alıp izlemeye gittim. Beyaz Melek adlı sinema filimiydi.  Yaşlı bakıma muhtaç insanların huzur evinde geçirdiği yaşamlarını anlatıyordu. Ve hayatın işte tam kendisiydi.
         
Gündem her zaman aynı kalmıyor ama o dönemde haber programlarında huzur evlerinin içler acısı görüntülerini izledim, orada yaşayan insanların yerine kendimi koydum. Nasıl hissederdim kendimi? İlkin bir kenara atılmışlığımı, unutulmuş olmaya mı, yıllarını heba ettiği evlatlarına mı, dost ve akrabalarına mı yoksa o durumdayken sokakta yere atılmış herhangi bir şey gibiymiş gibi davranılmasına mı yanıyorlardır. Hangisi acıtıyordur yüreğini. Kime anlatsa dertlerini bir duyan olur mu acaba?
       
Bu kurum da çalışan yüreği sevgiden yoksun insancıklar bir gün ne halde olabileceklerini düşünmüyorlar mı acaba? Oranın Huzur evi değil de HUZURSUZLUK evimi olduğunu düşünüyorlar.
      
Bu Kurumun yetkilileri Hasta bakıcılarını denetlemeli, bu ne ilk yaşanılan sorun nede son olacak, Bunun bir şekilde önüne geçilmesi gerekiyor. Halkımızın yaptığı ziyaretlerdeki hissettikleri sıcaklığı aynı çatı altında yaşadığı bire bir ilgisi olan çalışanlardan görmesi kadar doğal bir olay yok. onların az kalan zamanında huzur içinde geçmesini sağlar. "" İnsanlarla uğraşmak ne kadar zor olsa da bunun için özveri gerekiyor ve bir de yaşlılar için, laf dinlemezler, illa ki dedikleri olacak, inatlar, huysuzlar vs… vs…"" sanki bu sözleri duyuyor gibiyim. Her zaman dediğim gibi insanın gönlünce sevgi olacak merhametiyle beraber.
   
Ben de çalıştığım konum itibariyle ki bu Hastane ortamı, insanların teselliye ihtiyaç duyduğu ve kaybettikleri sağlıklarını geri kazanmaya geldikleri yer. Çalıştığım polikliniğimin hastaları çoğunlukta yaşlı insanlar. Bir kenarda yüzleri endişe dolu bekliyorlar, onlara gösterdiğim sıcak bir gülümsemenin ve hiç maddiyat kaybı olmayan ilginin kendilerini ne kadar iyi hissettirdiğini biliyorum. Evet, içlerinden beni üzen yok mu? Var tabiî ki ama bunun da üstesinden sabrımla geliyorum.

Yaşlılarımızla savaşmaya gerek yok. Vedalarımız dualarla, helallik istemekle sonuçlanıyor. Herkesin Dua ya ihtiyacı var. Maneviyat torbamızı utançlarla dolduracağımıza büyüklerimizin dualarıyla dolduralım.
      
 Bu canavar ruhlu kişiler kadar onları oraya bırakıp giden yakınları da suçlu. Kiminin eşi istememiştir, kimisi sofrasına bir tabak fazla koymaya masraf saymıştır, kimisi çok yoğundur, kimin evi kirlenir, kimisi çok naziktir üstünü başını giydiremez, misafiri gelince yüzlerine çıkaramaz vs… vs… birçok neden. Bu yalnızlığa atılmanın sebebi ne olursa olsun hak etmiyorlar bu kaderi. Bu evler kimsesiz insanlar için olmalı ama malesef büyük çoğunluğunun yakınları bırakmış.
       
Antika bir eşyaya dünyalarca para verilir ve özenle korunur. Yaşlılarımız bizim yaşayan tarihimiz, onlardan dinleriz 1. Dünya savaşlarını, direnişlerini bu vatan uğruna neler kaybettiklerini neler kazandıklarını. Kimisi gençliğini, tarlalarda, yollarda, evladını azık yapıp sırtında çalı çırpı derdinde, aş yapma derdinde evine ah!  Nerde eski analar, benim anam gibi, keşke hayatta olsa da öpsem ellerini binlerce kez, bizler büyüklerimizi kendi anamız, babamız gibi sevdik saydık. O büyüklerimiz yaşlı diye toplumdan ayrı tutulan sevimli dedelerimiz, ninelerimiz göz göze geldiğimizde anlatmaya başlar kendini, gözünün bir kenarına birikir gözyaşları acılarla, sevinçlerle anlatır koca bir yaşamı. Tıpkı anam gibi anlatırlarda dağlar yüreğimi.

          
Huzur evlerine ziyaretler sadece özel günlerde olmamalı. Ziyaretler için bayramlar beklenmemeli daha çok görmeye gitmeliyiz. Toplum olarak yanlarında olmalıyız, yaşlılarımıza sahip çıkmalıyız ve bu işkenceyi seven bazı hasta bakıcıları insanlık görsün gerçi görse ne fark eder bilmiyorum ama en azından yaşlılarımızı bağrına basan gönlü sevgi dolu insanların var olduğunu bilirler.
         
Sevgi öğretilemez, merhamet gönül e yerleştirilemez insanlık dersi verilemez. İnsan doğruyu kendini yargılayarak bulur sadece birazcık sevgi lütfen biraz ilgi kimseden hiçbir şey kaybettirmez. Yüreği sevgiyle dolu insanlara sevgilerimi yolluyorum. Yaşlılarımızı seven herkesi çok seviyorum.  hoş görüyü de katın harmanlayın hayatın içine ve bide onların gözüyle de bakın  yalnızlık rıhtımına, ağaçlara, kuşlara ve kapılara….

İçiniz de bir yer kanıyor mu?