Hilafeti sırasında şehit edilen Hz. Ali Efendimiz; 23 Haziran 656 tarihinde İslam”ın 4. Halifesi seçilmiştir. Hz: Peygamber 8 Haziran 632 tarihinde vefat edince, Müslümanlar kendilerini idare etmek üzere Hz. Ebu Bekir Efendimizi halife seçerek Devlet Başkanlığına getirmişlerdir. Peygamberimiz; hem Allah c.c.”ın elçisi olarak Allahın vahyini insanlara tebliği etmiş, hem de devlet başkanı olarak Müslümanların idaresini gerçekleştirmiştir. Peygamberimizin vefatıyla; Peygamberlik görevi sona ermiştir. Hem Peygamberlik müessesi, hem de Hz. Muhammedin Peygamberliği bitmiştir. Böylece de ilahi vahiy süreci tamamlanmıştır. Her ne kadar veda haccı sırasında Peygamberimiz vahyin tamamlandığını ilgili ayeti beyan ederek ümmete bildirmişse de bu süreç Hz. Muhammedin vefatıyla tamamlanmıştır. Peygamberimiz veda haccında, Müslümanların kendisinden sonra; Kur”an mesajına ve Peygamber sünnetine tabi olmakla sorumlu olduklarını, böyle yaparlarsa kurtuluşa ereceklerini hatırlatmıştır.
Peygamberimizin, kendisinden sonrası için Müslümanların nasıl bir kaynağa ve idareye, yaşama ve yol haritasına sahip olacaklarını, Kur”an mesajını ve kendi sünnetini işaret ederek, adresi göstermiştir. Bunun idari uygulamasıyla ilgili, sürecin nasıl olacağıyla ilgili idari bir yöntem belirlememişse de, seçimle idarecilerin belirlenmesi, bırakılan ilahi mesajlara uygun olacağı kabul görmüştür. Müslümanlar da, kendilerini idare etmek ve Kur”an mesajıyla Hz. Peygamber sünnetinin idarede uygulanmasını sağlamak üzere Halifeler seçerek süreci devam ettirmişlerdir. Sonraki dönemler için; Hz. Ebu Bekir. Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali”nin halifelik dönemleri dikkatlere sunulmuş, Halifelik dönemi dendiğinde Müslümanların hafıza ve hatıralarında daha çok bu dönem yer almıştır. Kendilerini İslama ve insanlığı hizmet etmeye adamış olan Bu Halifeleri birbirine düşürmek amacıyla, o dönemlerde ve sonraki süreçlerde bir çok dış entrikalar oluşturulmuş ve oluşturulan entrikalar üzerinden de Müslümanlar üzerinde bir çok sorunların meydana gelmesine neden olunmuştur. Bu gün bile bir çok ihtilafın kaynağı o dönemde oluşturulan ihtilaflar nedeniyle olduğu bilinmekte ve görülmektedir. En çok öne çıkarılan ihtilaf sorunu da; Hz. Muhammedden sonra halifenin Hz. Ali olması gerektiği üzerinden olmuştur.
Hz. Osmanın şehit edilmesiyle başlatılan süreç Hz. Alinin de Halife olmasını sağlamıştır. Bazıları Hz. Alinin bu sürecin parçası olduğunu öne sürerek karşısına geçmişler, bazıları da Hz. Alinin seçilerek Halifelik görevine getirildiğini savunmuşlardır. Halifelik süreciyle ilgili olarak Hz. Aliye sorulan bir soruya bu konuda verdiği cevap sürecin Peygamberi tavırla belirlendiğini anlatmak için yeterli olduğu görülmektedir. Hz. Ali; “Halifelikle ilgili olarak Peygamber tarafından bana verilmiş böyle bir ahid yoktur. Vallahi ona ilk inanan ben olduğum gibi, ona ilk defa yalan isnâd eden ben olmayacağım. Şayet bu konuda Resulullah (s.a.s.)'in bana bir ahdi olsaydı, Ebû Bekir (ra) ve Ömer (ra)'in onun minberine çıkmalarına müsaade etmezdim, elimle onlarla savaşırdım Fakat Resulullah (s.a.s.) ne öldürüldü ne de aniden öldü. Hastalığı birkaç gün ve gece devam etti. Müezzin ona namaz vaktini bildirmek içín geldiğinde, O Müslümanlara namaz kıldırtmak için Ebû Bekir (ra)'e emrederdi. Kaldı ki, benim orada olduğumu da görüyordu” buyurarak, halifelik sürecinin nasıl geliştiğini anlatan bilgileri de vermiştir.