İnsan, kulluk etmek için yaratılan iki varlıktan bir tanesidir. Yüce Allah, cinleri ve insanları kulluk yapmak için yarattığını bildirmiştir.
Kulluk, hayatın her anını ibadete dönüştürmektir. Ticareti, siyaseti, sosyal hayatı, beşeri ilişkileri, aile hayatını, eğitimi vs. günlük yaşamda söz konusu olan her anı ibadete dönüştürmek; kulluktur.
Kulluğu salt olarak; namaz, oruç, zekat ve hac gibi temel ibadetlerle sınırlı tutmak, ya da böyle bir algıya, tasavvura sahip olmak; dini anlamamaktır.
Ülkemiz özelinde, genel olarak ibadet islamın şartlarının yerine getirilmesi olarak algılanır. Daha özelde de, evde seccadenin üzerinde, evin dışında da cami içi hal, ibadet için yeterli görülür.
Ramazanda oruç tutmaktan ziyade; teravih namazı kılmak, iftar vermek ve mukabele takip etmek daha merkezi ameller olarak kabul görmektedir.
Zekatta da en iyisini ve karşı taraf için en faydalısını vermek yerine; sorumluluktan kurtulmak için zorunlu olarak verilmesi gereken asgari miktarı, en az maliyetle ve kaliteyle kapatmak alışkanlığı vardır.
Hac, zaten günahlardan temizlenme operasyonu olarak kabul görmektedir çok büyük oranda.
İbadetler böyle algılanınca; kişinin günlük, aylık, yıllık ve ömürlük hayatında izleri ve yansımaları pek görülmez.
Namaz kötülüklerden alıkor diye buyuran Mevlamızın, bu buyruğuna rağmen namaz kılanlar kötülük işleyebilmektedir.
Oruç günahlara kalkandır buyuran Kur’anın hükmüne rağmen, oruçlu olduğu halde kişi günah olan fiilleri yapabilmektedir.
Zekat malı temizler buyuran Peygamberi müjdeye rağmen, zekat verildiği halde kirlilik içinde yüzülebilmektedir.
Arafatta bütün günahlar silinir fermanı varken, Arafatta dahi olumsuz sözler söylenebilmektedir.
Öyleyse! Müslümanlar kendilerine farz kılınan ibadetleri yerine getirdikleri halde, kötülüklerden kurtulamıyorlarsa; kendilerini tartmak ve sorgulamak zorundadırlar.
Zira, bu durum ilahi müjdeye ters düşmektedir. Müslüman; hayatın bütün karelerini, yaşamın bütün hanelerini kulluk kapsamı içerisinde görmek ve her an Allah c.c. murakabesi altında olduğunu bilmek durumundadır.
İnsan ibadet ettiği oranda Rabbı katında değerlidir. Bu değeri kazanmak için ibadeti; hem yerinde, hem sağlıklı, hem de tam yapmak gerekir.
Biz de yaptığımız televizyon programları, sosyal medya sohbetleri, gazete köşe yazılarımızla; bu konuda insanımıza vicdani sorumluluk gereği ve Allah rızasını düşünerek hizmet etmeye talip oluyoruz.