İÇSEL ÖZGÜRLEŞME

Lütfi Özkan

Çevresine hoş görünmek,onayını almak amacıyla insanların dış dünyaya maskeler,sosyal medya ve tüketim toplumunun teşvik ve tetiklediği günümüzde yaşamın anlamı da bir krize dönmektedir.Neysek öyleyiz felsefesinden uzaklaşıp hissettiğimiz ya da olduğumuz gibi değil de,görüldüğün ve beğenildiğin kadar hayatta varolduğumuz yanılsamasına düşüyoruz.
                   İnsan evrimleşerek doğaya üstünlük sağlayıp ona egemen olabileceği yanılsamasına kapıldığında,hesap edemediği bir şey ortaya çıkmıştır.Doğadan kopmanın insanı gezegenin en yalnız ve kırılgan varlığı haline getirebileceğini aklından dahi geçirmemiştir.İnsan doğanın yerine başka bir şey koyması gerektiğini fark ettiğinde kendi tuzağını da yaratmış oldu.Bu tuzak,uygarlık denilen "üst-sistemler"i geliştirdi ve insan bu sistemlerin hakimiyetine girerek kendisine yabancılaştı.Bizim dış dünyaya karşı yaptığımız ikiyüzlülük,kendimize karşı ikiyüzlülüğümüzü de içerir ve hayatın omurgasına oturur.Bizleri isyankâr ve kızgın yapan da işte ikiyüzlülüğe katlanmak zorunda kalmamızdır.
                   Günümüzde gündelik hayatımızın içinde arttığına tanık olduğumuz şiddeti görüp,anlayıp bir çözüm bulmamız için bu ikiye bölün-
müşlüğün arasındaki mesafeyi azaltarak,kendimize ilişkimizdeki ikiyüzlülüğü en aza indirmek,mümkünse hepten bırakmaktır.Günümüzde sık sık yaşanılan "kilik krizi'ne ve "üst-sistemler"in neden olduğu yıkıma karşı,insanın tutarlı bir kimlik geliştirebilmesi ancak içsesiyle uyumlu tercihler yapabilmesiyle mümkün olabilir.
                   Sahip olduğumuz hayat hikayelerinin şimdiki davranışlarımızla ve düşüncelerimizle belirlerken başkalarının aracılığıyla kazanılan farkındalık ile yaşanan içsel özgürleşmenin aramızdaki ilişkileri nasıl olumlu etkilediğini görürüz.
                   Aslında farklı olmaktan çok birbirimize benziyoruz.Aramızda köprüler kurmamız gerek,çünkü birbirimize gereksinmemiz var.Gerçek kişiliğimiz ancak bir başkasıyla,yakınlarımızla kuracağımız köprülerle oluşturup geliştirebiliriz.Bir de şu birbirimize güven duymamak alışkanlığından vazgeçebilsek...Bunu yaptığımız zaman,yalnızca kendimizi kurtarıp özgür kılmakla kalmaz,başka insanları da özgür kılarız,çünkü o zaman tüm yaptıklarımızdan,tüm eylemlerimizden kendimiz sorumlu oluruz.
                   Kendi sesimize güvenmeyi,yeniden duymayı,görmeyi ve inanmayı öğrenmeliyiz.Kendimiz için en iyinin ne olduğunu bilecek kadar akıllı olmadığımız biçimindeki o yıkıcı düşüncelerden uzaklaşmalıyız.Bizim için doğru olanı bizden daha iyi hiç kimse bilemez.
                   İçinde yaşadığımız ortamı sevmiyorsak,orada sıkılıp korkuyorsak yapacağımız tek şey,o ortamı terketmektir.
                   Yüreğimiz,kafamız çalıştığı sürece,istediğimiz her ortama girebiliriz.O zaman eylem geçip gerçekleştirmek için iç görüşümüzle işe başlamaktır.İşte o zaman,yaşam yolunu,sevgi yolunu,umut yolunu,yarınlara inanç yolunu,güven ve hoşgörü yolunu engelsiz aşmış olacağız

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.