Gündemdeki konuşlarla ilgili olarak da açıklama yapan Koç, Başbakanın açlık grevlerini bitirmek için yapıcı olması gerektiğini ve savunma hakkının siyasi mücadele arenasına taşınmasının bu hakkın bir başka ihlali olduğunu belirtti. Koç ,"Sürekli saçmalama hakkını kullanan bir Başbakanla karşı karşıyayız. Bir yandan Dışişleri Bakanı, bir yandan Adalet Bakanı sürekli olarak Başbakanın idam cezasını geri getirme konusunda söylediklerini düzeltmeye çalışıyorlar. 2012 yılında idam cezasının tekrar tartışması bir ilkelliktir, bir siyasi çaresizliktir. Başbakan Türkiye'de yarattığı yüksek gerilim ve kutuplaştırma politikasına maalesef devam ediyor. Başbakan artık batıda siyasi çevrelerce bir siyasi karikatür olarak algılanmaya başlandı. Bu çok önemli bir tespittir. Hiciv konusu oluyor Başbakan" dedi
İDAM CEZASININ KALKMASINDA AKP OYLARI DA VAR
Başbakan'ın talimatla çıkarttığı yasalarla Türkiye'yi tartışmalara, çalkantılara ve çatışmalara sürüklemeye devam ettiğini ifade eden Koç, " Sayın Başbakan tarih önünde vebal altındadır. Faturayı Türk milleti değil, gelecekte mutlaka Başbakan ödeyecektir. Şimdi Sayın Adalet Bakanının önce bunlara cevap vermesi geriyor. Tam 28 yıldır Türkiye'de idam cezası uygulanmıyor .Burada ilk değişiklik 2001 Ekim ayındaki koalisyon döneminde oldu. Daha sonra 3 Ağustos 2002'de meclisten bir yasa ANAP ve DSP oylarıyla geçti. Savaş ve çok yakın savaş tehdidi dışında işlenmiş suçlar hariç diğer idam cezaları müebbet hapse dönüştürüldü. Ardından 7 Mayıs 2004 te Cumhuriyet Halk Partisi'yle AKP parlamentoda iken Anayasaya ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez maddesi eklendi. 8 ret oyuna karşılık 457 oyla verildi bu. Böylece idam cezası kalktı. Bu 457 oyun 365 AKP, 177 CHP milletvekilinden oluşan bir parlamentoda alındığını ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
SAVUNMA HAKKI SİYASİ ARENAYA TAŞINMAMALI
Açlık grevlerinin 65.gününe girdiğini belirten Koç, " Başından itibaren söyledik, bu olaya tamamen vicdani ve insani boyutuyla bakıyoruz. İnsanın kendi yaşamı üzerinden hak talep etmesini doğru bir yaklaşım olarak görmüyoruz. Ortada da devam eden bir süreç var. Başbakanın açlık grevleri ile ilgili aşağılayıcı, kutuplaştırıcı, küçültücü, incitici üslup kullanması uygun değildir. Bu dil yapıcı değildir, kapsayıcı değildir. Şu anda CHP'nin hukukçu milletvekilleri getirilen tasarıyla ilgili tam şu saatlerde TBMM'de bir değerlendirme toplantısı yapıyorlar. Ama şunları ifade edebilirim; savunma hakkı kutsaldır. Adil yargılama hakkının vazgeçilmez bir önkoşuludur. Savunma hakkının her türlü kısıtlanmasına karşıyız. Savunma hakkının hukuk ekseninden koparılıp siyasi mücadele arenasına taşınması savunma hakkının bir başka ihlal yoludur. Bu hakkın bu şekilde siyasallaştırılmasını da uygun görmüyoruz. Arkadaşlarımızın değerlendirmesinden sonra CHP'nin Adalet Komisyonunda ve Genel Kuruldaki tutumu da bu şekilde netleşecek. Türkiye'de tarımın durumundan, emeklinin durumundan, çıkartılan Sendikalar Yasasıyla sendikal örgütlenme hakkının engellendiğinden, emeğin kazanımlarının teker teker çalışanlardan geri alındığından, koparıldığından, Türkiye'de milli gelirin, bankalarda biriken mevduatın çok küçük bir kısmının halkın genelinde olduğu, çok büyük bir kısmında çok zenginlerde toplandığı gerçeğinden hiç bahsedemiyoruz. " şeklinde konuştu.