Cenabı Hak Kur’an-ı Kerimde “sizden birileri iyiliği emredip, kötülüğü nehyetsin ( yasaklasın) işte felaha erenler bunlardır” buyurmakta, Ayet-i Celile’nin Arapça metnini de yazacaktım ancak Vali Bey üzülmesin diye yazmadım. Vali Bey bazı arkadaşlara bu arkadaşımızın Ayetlerin Arapça metinlerini yazmasına onun adına üzülüyorum demiş. Neden üzüldüğünü sorarsanız aslında benim çok becerikli bir köşe yazarı olduğumu, Ayet Hadis kullanmadan da köşe yazabileceğimi o nedenle de Ayet-i Kerimelerin orijinal metinlerini yazmamdan üzülüyormuş. Aslında Vali Bey akıllı bir adam TRT gibi ülkemizin en büyük iletişim kurumunun başında Genel Müdürlük yapmış biri, benim bu metinleri neden kullandığımı rahatlıkla anlamalıydı. Ayetleri veya Hadisleri dayanak olarak verenler, ya sure ve ayet numaralarını yazacaklar ya da metnini yazacaklar aksi halde yazdıklarına okuyucu tarafından inanılmaz. Bu matbuat dünyasının olmazsa olmazı kuraldır, yani yazdığınız haberin veya köşenin kaynağı olmaz ise okur size inanmaz, Peygamberlere ilahi kitap inmesine rağmen toplumun büyük bir kısmı inanmamış, biz beşer olarak yazacağımız yazılarda dayanaktan mahrum nasıl yazarız anlamış değilim. Keşke Vali Bey ıvır, zıvır sitelerle uğraşacağına gelip bizimle konuları tartışsa da hangimiz haklı ortaya çıksa.
Gelelim asıl konumuza yukarıda zikrettiğim Ayet-i Kerime mealinden de anlaşılacağı üzere toplumun bir kesimi emri bil maruf yaparsa diğerleri de bu söylenen hakikatleri yaşar iseler sorun kalmaz hem Allah’ın rızasını kazanmış oluruz hem de toplum düzeni sağlanmış olur. Gazeteciler toplumu doğru aydınlatmakla mükellef olan insanlardır, başkalarının söyledikleri muhataplarını etkiler ama gazetecilerin söyledikleri tüm toplumun dikkatini çeker ve etkiler. O nedenle gazeteciler olarak doğruları yazmak herkesten önce bizim görevimizdir. Diyeceksiniz ki her doğru her yerde söylenir mi, elbette söylenmez ancak zamanı ve zemini geldiğinde söylenmez iseler hakkı inkâr olur ki bu da çok büyük bir vebaldir. Biz de zamanı geldiğinden bugün bazı gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyoruz, nedir bu gerçekler derseniz geçtiğimiz haftalarda da yazdığımız bir yazıda şehrin kodları ile oynamak isteyenler var dikkat etmez isek şehrin dengeleri alt üst olur demiştik.
Şehrimizde onlarca belki de yüzlerce hemşehri dernekleri var, köy derneklerinden tutun da ilçe dernekleri, şehir dernekleri, bölge derneklerine varıncaya dek irili ufaklı bir sürü dernek var. Ülkemizin her bölgesinden bu şehirde insan yaşamakta, ta Elâzığ’dan, Diyarbakır’dan tutun da en batıdaki Trakyalısına varıncaya dek her çeşit insanın yaşadığı bir il konumunda olmaktan mutluluk duymaktayım. Bu gerçekten çok güzel ve övünmeye layık bir husus, ancak bu birlikteliği, bu güzelliği hazmedemeyen bazı kendisini bilmezler Samsunluluk adına çok can sıkıcı işler yapmaya çalışıyorlar ama hamdolsun toplum buna pirim vermiyor. Demografik açıdan durum böyle iken inanç bakımından farklı mı derseniz elbette ki farklı değil. Müslümanından Gayri Müslim’ine, Alevi’sinden Sünni’sine, Hristiyan’ından Musevi’sine, Süryani’sinden Ateistine varıncaya dek her çeşit insanın yaşadığı bir şehirdeyiz. Bazıları gerçekten bu saydıklarımın tamamı bu şehirde yaşıyor mu diye düşünebilir ama emin olun ki sayıları az da olsa tamamından bu şehirde yaşayan insanlar olduğu bir gerçek. Benim gibi muhafazakâr bir insanın yanında üç yıldan fazla bir Ateist çalıştı, aramızda bu minvalde en ufak bir sorun da çıkmadı. İşten ayrıldıktan sonra bana bazı yanlışları birilerinin gazıyla yapmış olsa da umurumda olmadı, çünkü ben kendimden alttaki insanlarla uğraşmam, o nedenle hiç muhatap alma gereği duymadım. Bu kadar çeşitliliğin olduğu bir toplumda yaşamanın elbette zorlukları da olacaktır, şehrimizin sürekli asayiş, cinayet, uyuşturucu gibi konularla gündemde olma nedeni de budur. İnancı olan bir insan uyuşturucu alır mı? İnancı olan bir insan haksız yere cana kıyabilir mi? İnancı olan bir insan haram yiyebilir mi? İşte bu nedenledir ki şehrimiz sürekli üçüncü sayfa haberleri ile toplumun gündeminde. Bu işi önlemenin en önemli yolu eğitim ve inançtır. Eğitimli insanlar her zaman toplumun refahı ve mutluluğu için ellerinden geleni yapan insanlardır. Aynı şekilde inançlı insanlar da asla toplumun refahının bozulmasına rıza göstermezler, işte bu nedenle bu iki konu önceliğimiz olmalı, aksi halde bizden sonraki nesilleri kötü günler bekliyor haberiniz olsun. Kalın sağlıcakla.