Her faninin doğup büyüyüp öldüğü gibi siyasi partilerin de belli bir iktidar dönemleri vardır. Bu dönemin uzunluğu veya kısalığı yaptığı icraatlara ve liderin halktaki karşılığına göre değişir. Cumhuriyet tarihinin en uzun süre iktidarda kalan partisi CHP olmuştur, bunun nedeni uzun bir dönem tek partili siyasi dönemi olmasıdır. Şayet çok partili döneme erken geçilmiş olsaydı CHP bu kadar uzun bir süre iktidarda kalamazdı, çok partili döneme geçişle birlikte böyle olduğu da ortaya çıktı. CHP’nin ardından iktidara gelen Demokrat Parti kesintisiz on yıl iktidarda kalmış, altmış ihtilali ile iktidardan uzaklaştırılmış, merhum Menderes ve iki arkadaşı idam sehpasına konarak demokrasinin en büyük ayıplarından birisi işlenmiştir. Altmış darbesinin ardından üç yıllık askeri dönem iktidarı yaşanmış, ardından tekrar sivil iktidarlar işbaşına gelmiştir. Seksen ihtilaline dek çeşitli koalisyonlar yaşanmış, Süleyman Demirel hükümetleri işbaşında kalmış, yetmiş muhtırasından sonra teknokratlar hükümetleri denense de başarılı olamayınca normal siyasi hayat devam etmiştir. Seksen ihtilalinin ardından Evren paşanın konseyi üç yıl ülkeyi yönetmiş, ardından sivil idareye geçilmiş, merhum Özal ezici bir çoğunlukla iktidara gelmiş ancak cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte ANAP iktidarları tek başına iktidarda kalamamıştır. Bu dönemden sonra uzun vadeli hükümetler işbaşına gelememiş, 28 Şubat postmodern darbesinin ardından halkın desteği çok partili bir koalisyonu gerektirmiş, nihayetinde de AK Parti kurulmuş ve kuruluşundan bir yıl sonra tek başına iktidar olmuştur.
AK Parti iktidarı on dokuz yıl boyunca devam etmiş ve hala daha devam etmektedir. Ancak AK Parti’nin kamuoyundaki desteği ilk günlerdeki gibi değil. MHP ile birlikte Cumhur İttifakının oyu yüzde kırklarda gözükmekte. Bu durumda iki yıl sonra yapılacak seçimlerde ne olur derseniz; kanaatimce cumhurbaşkanı seçilir ama Cumhur İttifakı TBMM’deki çoğunluğu kaybeder, Millet İttifakı çoğunluğu alır. Bu durumda ülke cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yönetilir, kararnameler gerekli olan kanunlar çok zor çıkar, çoğu çıkmaz, ortaya farklı bir durum çıkar. Bu durum iyi mi olur, kötü mü olur onu bilemem ancak şu kadarını söylemek isterim ki AK Parti iktidardan gitse ve farklı bir parti iktidara gelse ne değişir sorusuna çok fazla bir şey değişmez der geçerim. Neden böyle söylediğime gelince; bazılarının dediği gibi AK Parti iktidardan gitse pek çok kazanım gider ifadesine katılmıyorum. Bunun en bariz örneği geçtiğimiz yerel seçimlerde yaşandı. AK Parti; Ankara, İstanbul, Antalya gibi pek çok büyükşehir belediyesi kaybetti, şehrimizde de iki büyük merkez ilçeyi kaybetti. Peki, ne değişti? Bana göre hiçbir şey değişmedi. Gerek İlkadım’da gerekse Atakum’da eskisinden az bir hizmet yapılmakta diyemeyiz. İlkadım İYİ Parti’de, Atakum CHP’de olmasına rağmen pek çok iş eskisi gibi yürüyor, sadece iş başında olanlar farklı siyasi partilerden oldu o kadar.
Tekkeköy’de belediye başkanı olan AK Partili Hasan Togar’la daha önce başkan olan CHP’li Hayati Tekin’i kıyasladığımızda Hayati Tekin her yönüyle Hasan Togar’a on basardı, yüz basardı, hatta bin basardı diyebiliriz. Tüp bayiliğinden belediye başkanlığı koltuğuna oturan Hasan Togar’ın ikinci döneminde, büyükşehir belediyesinin yaptığı hizmetler dışında Tekkeköy’e yaptığı tek bir hizmet varsa söyleyin. Şahsı ve etrafındaki kişilerin şimdiki mal varlıkları ile geçmişteki mal varlıkları bir araştırılsın bakalım ortaya ne çıkıyor. Cengiz Holding’e satılan araziden elde edilen gelir nasıl ve nereye harcanmış? O satılan arazinin bugünkü değeri nedir? Bunları bir araştırın bakalım ortaya ne çıkıyor. Tekkeköy’e bir giriyorsunuz çıkın çıkabilirseniz. Gidişi var dönüşü yok, şayet dönecekseniz adeta köşe kapmaca oynamak zorundasınız. AK Parti iktidarının yerel yöneticileri bu insanlar, zaten çok başarılı iseler halk destekler, yok başarılı değilseler o zaman kimse kusura bakmasın da başarılı olan kimse onlar gelsin. Cemil Deveci seçildiği günden beri hacizlerle uğraşıyor. O borçları Cemil Deveci mi yaptı? Yok. Peki, niye hala daha Cemil Deveci’ye yükleniyoruz ki? Aynı şekilde İlkadım Belediyesinin borçları ödemekle bitmiyor, bu borçları Necattin Demirtaş mı yaptı?
Demokrasi, halkın kendini yönetme sanatı ise herkes yaptığının bedelini ödemeye hazır olsun. Bakın adamın biri kasetlerden söz ediyor, bu kasetler on on beş yıllık kasetler ama ortaya çıkarıp halkın huzuruna sunarsalar toplum eski meski demez anında tepkisini verir. Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat sürecinin haşmetli paşalarının nerede oldukları ortada. Kimse bugün iktidardayım, istediğimi yaparım demesin. Adam gibi düzgün işler yapmaya uğraşsın, yoksa gün gelir hesabını ağır verir. Benden bu kadar, lafın tamamı deliye denir. Kalın sağlıcakla.