Ülkenin kaynakları iyi kullanılıyorsa, sömürü yoksa, adaletli gelir dağılımı oluyorsa, hukuk yargı herkese eşitse, insanca yaşanıyorsa, ve böyle bir dünya olmasına çaba varsa, çevremizde mutlu insanlar birbirine selam vererek geçiyorsa, etrafına gülümsüyorsa neden bu kin, bu kavga bu aile içi şiddet, neden sokaktaki kavga, Polisin, Vali'nin, İçişleri Bakanı'nın, Başbakan'ın İşçilerin toplumsal taleplerini dile getireceği ve kutlayacağı bir bayrama karışmaları neden? Eğer polis müdahale etmeseydi Taksim'deki olaylar olmayacaktı ve orada sıkılan biber gazıyla, tazyikli suyla, gaz bombalarıyla, joplarla O kadar insan evladının
yaralanmasına, bir genç kız ölümden dönmeyecekti. Hani biz insanı "Yaradan'dan ötürü" seviyorduk? "Kindarlık" kötü birşeydir. * * *
Nedir bu kadar sermaye hırsı, harislik ve paylaşmamak bu dünyada herkese yetecek kadar herşey var. Bir zenginin midesinin büyüklüğü nedir ki..? Montaıgne 400 yıl önce "İmparatorlarla kunduracılar aynı iştahla acıkır. İnsanlar arasında sanıldığı kadar büyük fark yok!" demiş.
Evet çok doğru ! Bir Cumhurbaşkanı'yla, Başbakan'la, bol bol maaşlı, yüksek kazanç elde edenlerle, şu lüks giyimli bey, şu ipek eşarplı dini bütün jipli bayan, şu otomobilli başı açık burjuva bayanın midesinin acıktığı zaman alacağı besin miktarı, kalitesi dışında; 800 lira bile etmeyen maaşıyla geçinen(!) "Kalender meşrep" vatandaşlarımızın midesinin aldığı besin miktarı aynıdır. Fakat yaşam standardı, aldığı gıdanın kalitesi maaş hesabı kadar hayli yüksektir. Hal böyleyken, şükredenlerle şükretmeyenler, kanaat edenlerle etmeyenler, sofradaki nimetle "ağzını silip çöpe atanlar" ve sofradaki kırıntıları ağzına atanlar bilinirken, Ekranlarda "1 Mayıs olaylarında" kim haklı, kim haksız tartışılırken, 1Mayıs'ta verilen mücadelenin özü de ortaya konmalıdır, bu anlattıklarımız da tartışmaya dahil edilirse sorunun güvenlik boyutuna da yardımcı olacağına inanıyorum.
* * *
O'nlar; yedikçe ve kazandıkça etrafında yoksulluk yaratanlara karşı, haris sermaye ile birlik olan, sendikal faaliyetleri kısıtlayan, işçi çıkarmayı kolaylaştıran, taşaronlaşmaya ve güvencesiz çalıştırmaya göz yuman Akp hükümetine, mücadelelerini anlatmaya ve hakları talep etmeye, haksızlıkları dillendirmeye gelmişlerdi 1 Mayıs'a.
* * *
O yüzden hazmedemediler, yine gaz sıktılar işçiye, emekçiye ve ona destek verenlerin yüzüne, yüzüne.. panzerlerle yürüdüler tazyikli suyla "süpürdüler" insan yerine koymadılar, vicdansızca copladılar.
* * *
"Bayram tatilini biz verdik, verdiğimiz gibi de, zehir etmesini de biliriz; istediğimiz yerde kutlamazsanız, burnunuzdan da fitil, fitil getiririz!" mi, demek istediler ve "Kinlendiler"mi ? Taksim'e çıkan yollarda hazırlık yapan Polis; silahlarıyla biber gazlarıyla, gaz bombalarıyla, tazyikli sularıyla sermayenin "düşman bellediği" İşçi'lere saldırdılar, sokaklar harp meydanına döndü, Polisin galip geldiği saldırıda, yine bir bayramın iktidar tarafından kutlanması engellendi. Demokrasi kaybetti, yine iktidar, yine şiddet ve nefret kazandı. 2010 yılında da bizzat Başbakan'ın "Ayak takımı" diye nitelediği işçiye bu yıl da farklı yaklaşacağını sanmak safdillik olurdu.
Samsun'daki 1 Mayıs, demir barikatlar ve polis kordonuyla çevrili, zapturalp altında, iktidarın mürebbiyeliğinde kutlandı. İşçi karşıtı iktidarların elbette bir sonu var. İşte, önümüze yerel seçimler geliyor; "İşçi mi yaman, 'Bey' mi yaman görelim?! saygılarmla
İKTİDAR "MÜREBBİYELİĞİNDE" 1 MAYIS...
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.