Türkiye’nin ifade ve basın özgürlüğü konularında “Avrupa standartlarında olmadığı” algısını düzeltmesi ve müzakereleri hızlandırmak amacıyla AB hedefinden vazgeçmediğini ortaya koyması gerektiğini söyledi. Nas'a göre, polise verilen geniş yetkilerin yargı kontrolünde olması gerekiyor.
Doğan Haber Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Çiğdem Nas, müzakerelerin hızlandırılması için “siyasi iktidar kavgalarının, ifade özgürlüğü gibi prensiplerde geri gitmeye sebep olmaması gerektiği” çağrısında bulundu.
Avrupa Komisyonu, dün gecikmeli olarak açıkladığı Türkiye İlerleme Raporu’nda, ülkenin reform hızını yavaşlattığı ve insan hakları ile temel özgürlükler konusundaki çabaların yetersiz kaldığı uyarısında bulunmuştu.
İKV Genel Sekreteri, Komisyon’un tespitine katıldığını ifade ederken, bu başlıkların önümüzdeki rapora girmemesi açısından Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararları doğrultusunda bir reform sürecine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Nas, “İç güvenlik kanunu ile polise çok geniş yetkiler veriliyor; bunların yargı kontrolünde olması gerekiyor. Eleştiriye daha fazla tolerans olması, internet özgürlüğünün hakarete ya da şiddete özendirme düzeyine varmadan sağlanması gerekli” dedi ve sosyal medya paylaşımları ile gelen tutuklamalar gibi uygulamaların altını çizdi.
Bunun yanında Nas, “Her şeyden önce bu, insan hakları ve temel özgürlüklere nasıl yaklaşıldığına ilişkin genel bir zihniyet sorunu” diye de ekledi.
"AB, eleştirel bir rapor ile işbirliğini zorlaştırmak istemedi"
Peki İKV, muhalefetin de eleştirdiği komisyon raporundaki gecikmeyi nasıl karşılıyor?
Nas’a göre gecikme, AB’nin özellikle Suriyeli göçmenlerin akını sebebiyle Türkiye ile işbirliğine ihtiyaç duyması ve eleştirel bir rapor yayınlayarak bu müzakere sürecini zorlaştırmak istememesinden kaynaklandı.
Nas, “Ancak seçimlerden önce açıklanmasının çok büyük değişikliğe yol açacağını söylemek de doğru olmaz. Çünkü o seçimlerin kendi içinde ayrı bir dinamiği vardı. Avrupa Parlamentosu’nda da ertelenmenin doğru olmadığı söylendi. Prensip açısından çok doğru bir şey değil elbette; bir yönüyle taktik bir adımdı” diye konuştu.
İKV Genel Sekreteri, geri kabul anlaşması ve vize liberalizasyon süreciyle başlatılan bir yol haritası olduğunu hatırlattı.
“Düzensiz göçün kontrolü, göçmenlerin daha iyi koşullarda ağırlanması, hukuki haklarının yeni bir çerçevede ele alınması gerekecek. AB ile işbirliği konusunda göçmen kaçakçılığıyla daha iyi mücadele ve sınırların güçlendirilmesi, idari kapasitelerin arttırılması gibi konularda Türkiye’yi yeni bir dönem bekliyor” diye vurguladı.
"Hükümet, reform sürecine bütüncül bakmalı"
Türkiye 1 Kasım’ın ardından AKP’nin kuracağı yeni bir hükümetle yola devam edecek.
Peki yeni hükümet ile, “AB’nin Türkiye’den uzaklaştığı” algısı değişecek mi?
“2014 yılında hükümetin ortaya koyduğu genişletilmiş bir AB statejisi, iletişim, reform ve müktesebat uyum sürecinin tekrar canlandırılması süreci var ve devam ettirebilirse iyi olur” diye kaydeden Çiğdem Nas, temel hak ve özgürlüklere ilişkin endişelerini yineledi:
“İç güvenlik kanunu ve ifade, basın özgürlüğüne yönelik ihlallerin ikircikli bir tablo çizmemesi gerekiyor. Teknik süreci devam ettirirken sadece AB Bakanlığı değil, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı gibi, tüm hükümetin reform sürecine bütüncül bir şekilde bakması gerekiyor.”
18. ilerleme raporunda "metodoloji değişikliği"
Dün açıklanan rapor bir yönüyle Türkiye’ye fırsat penceresi açtı, Çiğdem Nas’a göre.
Bu bağlamda Nas, “Genişleme Komiseri’nin yaptığı açıklamada Türkiye ile ilişkilerde göç konusunun ötesinde bir perspektife sahip olduklarını söylemesi ve enerji, dış güvenlik gibi bazı alanları sayması, ilişkileri yeni bir düzeye taşıyabilir” diye kaydetti.
Nas, İlerleme Raporu'nun, aynı zamanda bir metodoloji değişikliğine işaret ettiği, daha sistematik değerlendirmeler ve somut önerilerle, ilerleme sürecinin ölçülmesinin kolaylaştırıldığını ifade etti ve İKV’nin daha önce yaptığı “raporların işlevini kaybettiği” çağrılarının Komisyon tarafından dikkate alındığına dikkat çekti.
Bunun yanında, AB Türkiye ilişkilerinde bir “paradoksa” işaret eden Nas, “Son hedef olan üyeliğin net bir şekilde ortaya konması gerekir” diye vurguladı.
“Türkiye’yi entegre edebilme kapasitesine AB de sahip değil; kendi iç krizleri ile ilgilendiği için bu perspektifi sunamıyor. Bir taraftan rapor verip, ertesi gün bir ülkenin başbakanı çıkıp ‘Ben Türkiye’nin tam üyeliğini desteklemiyorum’ diyorsa, bu birbirinin etkisini ortadan kaldırabilen farklı mesajlar verilmesi demektir.”
"Kıbrıs sorununun çözülmesi, müzakereleri hızlandıracaktır"
Kıbrıs meselesi sebebiyle bloke edilen 23-24 gibi temel haklarla ilgili başlıkların muğlakta olduğunu söyleyen Nas, AB’nin açık politikalar izlememesi sebebiyle Türkiye tarafının da haklı olacağını ifade etti ve ekledi:“2009’da Kıbrıs altı başlığın daha açılmasını engelleme kararı almıştı. Ayrıca 2006’da alınan karar sebebiyle geçici olarak müzakereler kapatılamıyor. Kıbrıs sorunu çok önemli; çözülürse süreç hızlanacaktır.”
Türkiye’nin AB ile ilişkilerde karşılaştığı zorluklardan biri, üyelik yerine imtiyazlı ortaklık çözümü önerileri.
Endekslerde “yarı özgür ülkeler” arasında sıralandığı vurgulanan Türkiye açısından, İKV’nin basın ve ifade özgürlüğü gibi konularda çözüm çağrısı yanıt bulacak mı, onu zaman gösterecek.