İslam inancına göre ahiret hayatı, dünya hayatının bir devamı ve nihai sonucudur. Kur’an-ı Kerim’de ahiret inancı, iman esaslarından biri olarak tanımlanmış ve müminlerin dünya hayatındaki davranışlarının ahirette sorgulanacağı belirtilmiştir. Ahirette hesaplaşma, Allah’ın adaletinin tecelli ettiği, her insanın dünyada yaptıklarıyla yüzleşeceği bir süreçtir. Bu durum, insanın sorumluluk bilincini artıran ve onun ahirete yönelik hazırlık yapmasını teşvik eden önemli bir inanç esasını teşkil eder.
Kur’an’da ahiret ve hesap günü sıkça vurgulanır. En’am Suresi 62. ayette, “Sonra onlar gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Dikkat edin! Hüküm yalnız O’nundur. Ve O, hesabı en çabuk görendir” buyrulmaktadır. Bu ayet, ahiretteki hesaplaşmanın ilahi bir düzen üzerine kurulu olduğunu ifade eder. İnsan, dünya hayatında yaptıkları, söyledikleri ve niyetleriyle tamamen Allah’ın huzurunda sorgulanacaktır.
Hadislerde de ahiret günüyle ilgili detaylar verilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir kul, kıyamet günü şu beş şeyden sorgulanmadıkça Rabbinin huzurundan ayrılamaz: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nasıl harcadığı, malını nereden kazandığı ve nereye harcadığı, öğrendiği ilimle ne yaptığı” (Tirmizî, Kıyamet, 1). Bu hadis, hesaplaşmanın yalnızca fiili değil, niyet ve sorumluluk boyutunu da kapsadığını göstermektedir.
İslam’a göre ahirette hesaplaşma bireyseldir. Her insan, yalnızca kendi yaptıklarından sorumlu tutulacaktır: “Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez” (En’am, 164). İnsanların dünyadaki amelleri, küçük ya da büyük fark etmeksizin kaydedilmektedir. Zilzal Suresi’nde, “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim zerre kadar şer işlerse onu görür” buyrularak, ahiretteki hesaplaşmanın titizliği ve adaleti ifade edilir.
Kur’an’da ayrıca amel defterlerinden bahsedilir. İnsanların dünyada yaptıkları her şeyin kayıt altına alındığı ve bu defterlerin ahirette kişilere sunulacağı belirtilir. Sağ eline amel defteri verilenler cenneti, sol eline amel defteri verilenler ise cehennemi hak ederler. Bu ilahi düzen, insanların dünyadaki her eyleminin dikkatle değerlendirilmesini sağlar.
Ahiret inancı, Müslümanların dünya hayatını disipline etmelerini sağlar. İnsan, bu dünyada yalnızca kendi arzularına göre hareket etme hakkına sahip değildir. Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir hayat sürmekle yükümlüdür. Ahirette hesap vereceğini bilen bir kişi, Allah’a karşı sorumluluğunu unutmaz ve hem insanlara hem de çevresine karşı adil davranmaya çalışır.
Ayrıca, ahiret inancı insanın sabır ve tevekkülünü artırır. Dünya hayatında karşılaşılan zorluk ve haksızlıkların ahirette ilahi adaletle karşılık bulacağına olan inanç, insanın gönlüne huzur verir. Mazlumların haklarının teslim edileceği, zalimlerin ise yaptıklarının cezasını çekeceği bir gün olarak hesap günü, İslam’da adaletin zirvesi olarak kabul edilir.
Ahirette hesaplaşma inancı, insanın dünya ve ahiret arasındaki dengesini kuran, onun sorumluluk bilincini artıran bir inanç esasıdır. Kur’an ve sünnet ışığında değerlendirildiğinde, bu inanç insanı adil, ahlaklı ve Allah’a karşı sorumlu bir birey olmaya sevk eder. Hesap günü bilinci, sadece kişinin kendisi için değil, toplumsal düzen ve ahlak için de bir mihenk taşıdır. Bu sebeple Müslüman, her an hesaba çekileceğini unutmadan hayatını düzenlemeli ve amel defterinin sağ eline verilmesi için çaba göstermelidir.
Ahiret hesabı kaçınılmazdır. Dünyada yapılanlar mutlak değerlendirmeden geçecektir ve bu değerlendirme adil olacaktır. İhlal edilen haklar ve ihmal edilen ameller tek tek ortaya çıkacak, herkes hesabını verecektir. Beklemedikleri halde iflas edenler olacağı gibi yine beklenmedik şekilde iltifat görenler ortaya çıkacaktır. Masum ve mazlumların yüzü gülecek, fakir ve garipler rahat edecektir. Kimse kimseye kafa tutamayacak, aldatıp kandıramayacaktır. Dünyada haksızlığa uğrayıp üzülenler, haklarını alarak sevineceklerdir.
İyi ki ahirette hesap varmış diye sevinenler olacağı gibi hesap verenlerden "Bu da nereden çıktı, her şey karşıma geldi" diyenler de olacaktır. Haramiler, hainler, zalimler, caniler, katiller, asiler üzülecek, masumlar, mazlumlar, mağdurlar sevinecektir. İlâhi adalet gerçekleşeceği için de kimse itiraz edemeyecektir. Tavassut ve imkânlar amellerle olacak, organlar da kişinin şahidi kılınacaktır. Ne müthiş bir program, ne güzel bir süreç, ne adil bir değerlendirme, ne harika bir sistem; her şey güzel güzel ilerleyecektir. Kimse de itiraz edecek bir aksaklık, eksiklik, adaletsizlik ve haksızlık göremeyecektir. İlâhi adalet tam da budur...