Müslümanın gelecek kaygısı olmaz. Böyle bir kaygı söz konusuysa eğer; imani zaafiyet içinde olduğundan dolayıdır. Üzerine düşenleri yerine getiren insanın, iradesi dışında karşılaştığı her olay; dünyevi imtihanının bir yansımasıdır. Hata ve kusurları nedeniyle bir takım olumsuzluklarla karşılaşmışsa kişi, bu da; ya aklını kullanamamaktan veya inancının gereği olan kurallara riayet etmediğindendir.
Her canlının doğumundan ölümüne kadar geçen süre içerisinde yaşadığı kederli ve sevinçli zamanları vardır. Bu süreç içerisinde zaman zaman belirsizliklerin ve kaygıların ortaya çıktığı da bir vakıadır. Gerek bilgi eksikliği, gerek fikir karmaşası ve gerekse toplumsal olayların olumsuzluğu ile insanların bazen savrulmalar yaşaması kaçınılmaz olur. Böyle durumlarda tek çıkış yolu; inanç ve kader anlayışıdır.
Hassas ve başarı merkezli yaşayan insanların stresli dönemleri çok olur. Stres de; kişiyi belirsiz vadilere doğru sürekler. Zihni, kalbi ve fiziki yapıyı yorar. Dünyevi heyecanların çoğaldığı, sekuler anlayışın etkili olduğu, konforlu yaşamın arzu edildiği günümüzde; stres sorunu yaşayan insanların sayısı gittikçe artmaktadır.
Kader anlayışına sahip, Allah inancı sorunsuz, ahiret inancı kusursuz olanların; söz konusu stres sorunlarının kurbanı olmaları mümkün değildir. Tevekkül sahibi olan Müslüman; karşılaştığı her durum ve sonucu kendisi için hayırlı olarak görür. Hiçbir olumsuzluk ve dünyevi arzu; Müslümanın iman çizgisini ve tevekkül anlayışını bozamaz. Bu nedenle de, Kamil bir Müslüman; stres ve keder sorunu yaşamaz.
Özellikle genç kuşakta belirsizliklerin ve savrulmaların daha çok olduğu görülmektedir. Ümitsizlik, gelecek hesabı, kendine güvensizlik, başarılı olma arzusu, beğenilme duygusu gibi beşeri özellikler; gençlerin zihni meşguliyetlerini daha da arttırmaktadır. Bunun için de gençlik dönemine gelmeden önce, çocuklara; imani kodlamaların mutlaka yapılması, islam, ihsan, ihlas, tevekkül, kader gibi temel konuların zihni seviyelerine uygun olarak benimsetilmesi önem arz etmektedir.
Geçmişten ders alarak, geleceği planlayarak, anı da iyi değerlendirerek yaşamak; ideal bir yaşam biçimidir. Temel kutsalları, kişisel ihtiyaçları ve aile değerini ön planda tutan kimse; her zaman ve her yerde huzurlu ve mutlu olur. Dünyanın bir imtihan arenası olduğuna inanan kişinin; gelecek kaygısı içinde olması mümkün değildir.
Depresyon ilaçları kullanan kimselerin istatistikleri yapılmış olsa, inanıyoruz ki yaşadıkları olayların olumsuz etkisi altında kaldıkları görülecektir. Halbuki; sterse karşı en etkili ilaç ve tedavi şekli; imani değerleri yaşam biçimi haline getirmektir. Dünyevi güzelliklerin etkisi altında kalarak, onları elde etmek ve daha fazlasına sahip olma arzusu; insanı gelecek kaygısıyla karşı karşıya bırakır.
İnsan; varlıkla, yoklukla, açlıkla, kıtlıkla, ölümle, korkuyla imtihan edilir. Mal, mülk, altın, gümüş, şöhret, servet gibi unsurlar da; insanlara güzel gösterilmiştir. Söz konusu olan bu konularla insan imtihana tabi tutulmuştur. Hayatın imtihan olduğuna inanan insan; gelecek kaygısı duymaz, her şeyde bir hayır olduğuna inanır, her olayda hikmet arar ve ibret görür.
Depresyona karşı en etkili ilaç; imandır. Mü’min olmanın gereği olan iman hakikati; bütün dertlere şifadır. İnancı bütün insanların; başlarına gelen olumsuzluklardan bile tat aldığı bilinmektedir. Dertlerle geçen bir dünya hayatının, eğer sabredilmiş ve şükredilmişse, sonucu; ahiret güzelliğidir. Bunu bilen Mü’min için dert; nimettir, ihsandır, lütuftur, ilahi muhabbettir.