İleriyi Görmek
Irak!ta , Çanakkale savaşından sonra bir İngiliz ordusu, Türkler tarafından yenilgiye uğratılır ve ordunun tamamı esir alınır. Bunu tarih kitaplarımızda yeterince bulamadığınız gibi okulda okutulan tarih dersinde de göremezsiniz .
Neden, çünkü İngiliz’in, topraklarında güneşin batmadığı imparatorluk olarak dünyaya hükmeden pozisyonu var. Bu yenilgiyi gün yüzüne çıkartmamak için mücadele eder. Bunu saygı ile karşılarım, inandıkları bir davaları var ve onun mücadelesini veriyorlar. Onların inandıkları davaları dünya üzerinde göz yaşı ve kan üzerine yazılmıştır. Onlar için asıl olan devletin itibarıdır. Sömürdükleri, kardeş kavgalarını yaşattıkları dünya onları ilgilendirmez.
Doğruluğu tartışıla bilinecek olan şu cümle aslında olayı daha iyi açıklamaktadır. "Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar, Tanrı'yı da İngiliz zannediyordum." Mahatma Gandhi, ana fikir olarak İngiliz’in sarsılan prestiji, sömürülen ülkenin kendine duyduğu güvendir konunun aslı. Dünyanın her yerinde senin parmağın var, ulaşılmaz, yenilmez olarak dünyaya kendini tanıtmışsındır fakat bir halk, vatanı için varını yoğunu ortaya koyarak bir zafer kazanır. Bu zafer tüm sömürülen halklara örnek olur.
Konuyla ilgili diğer örnek, Amerika Birleşik Devletidir, yenilmez armada olarak dünyaya kendini tanıtıp, Vietnam’da ağır bir yenilgi aldı. Psikolojik savaş unsuru olarak kullandığı film sektörünü devreye sokup, o yenilgiden muhteşem hikayeler çıkartarak , insanların beyninde Vietnam’da uğradıkları hezimetleri değil de onlara gösterilen senaryolar bırakıldı.
Bu yaklaşım liderlik için çok güzel bir örnektir. Lider çevresinde gelişen olumsuzlukları kendi lehine çevirecek yeteneğe sahip olmalıdır.
Ülkemizin başında hangi iktidar veya kişi olursa olsun, herhangi bir olumsuz gelişme karşısında, yenilgiyi kabul eder veya maalesef durum budur derse, onun yönettiği halk içerisinde olayın büyüklüğüne göre kaos veya olumsuz yaklaşımlar başlar.
Bunun örneği de, ülke yöneticilerinin yapmış olduğu bir toplantıda fırlatılan kitapcığın yaratmış olduğu fırtınadır. Ekonomik bir sarsıntı, bozulan siyasi dengeler ve ezilen halk yığınları. Kim kazançlı çıktı sizce bu gelişmenin sonundan, kazanan değil de sadece kaybedenin halk olduğunu herkes gördü.
İktidarda olan bir kişi, dünyayı saran ekonomik bir kriz konusunda ‘’ Bizi teğet geçti’’ yönünde bir yaklaşım sergiledi. Muhalefetin olaya yaklaşımı tamamıyla iktidarın ,halktan daha iyi olduğu yönünde ki yaklaşımıydı. Direk krizin içerisindeyiz diye açıklamalar, başkalarını suçlamalar, sabahlara kadar ekranda nasıl krizi yaşayacağımız konusunda paneller ile gündemi kriz yaşatan ve önlem alamayan bir ülke pozisyonuna sokularak, buradan gelecek olan kazanımı artı olarak kendi hanelerine yazdırmanın mücadelesindeydiler.
Olaylara lider açısından bakmamak gerekmektedir. Bu gün A kişisi iktidar da ise yarın B kişisinin iktidarda olmayacağını kimse garanti edemez. Aslında iktidarı her yaptığından dolayı eleştirmek kendi davana inançsızlığın belirtisidir. Kendi davalarına inan insanlar bir sonra ki dönem için çalışır, nerelerde hata yapmışsa onları belirler ve gelecek için kendisine bir yol haritası çizerek bu yönde faaliyet göstermeye başlar. O lider bilir ki, yarın yönetimde söz sahibi olduğunda olumsuz eleştiriler ile baş başa kalacaktır. Olumlu lider, yarıştığı kişi veya kişilerin yapmış oldukları çalışmalardan ülke yararına olan faaliyetleri alkışlamasını bilmelidir. Bu olumlu ve yapıcı yaklaşım, halk arasında mutlaka karşılık bulacaktır.
Herkesin kendi ülkesine inanması ve onun için çalışması gerekmektedir. Yöneticilerin tarihten dersler alıp ülkeyi gelecek için hazırlaması gerekmektedir. Bu hazırlık yapılırken halkın motive edilmesi ve bir amaç uğruna kanalize edilmesi gerekmektedir. O amaçta güçlü bir ülkedir. Ülkenin güçlü olması mutlak suretle halkın kendisine yansıyacaktır.