İlim ve merhum nasrettin hoca

Yaşar Koca

 Nasrettin Hoca merhum 13.y.y.da yaşamış, çok önemli bir halk kahramanı ve âlimidir. İnsanlara doğru yolu gösteren ve kötülüklerden korumak için kendine has üslubu ile örnekler veren Hak dostu bir veli zattır. Toplum içinde anlatılan fıkraların birçoğu ona izafe edilmesine rağmen, aslında gerçek ona ait olan fıkra ve hikâyeler çok farklı olup ders verici mahiyettedir. İnsanlar tarafından daha sonra uydurulan ve meşhur olmasından dolayı hoca merhuma ait olduğu uydurmacası ile pirim yapılmaya çalışılmıştır. Hoca merhumun fıkraları ve fıkralarının altında yatan nükteleri gerçek okuyucu ve dinleyiciler,  hoca merhum hakkında yakın bilgiye sahip olanlar kolayca anlarlar. Hoca merhumun ahlak ve âlim olarak yaşantısı gereği basit ve ahlaksız fıkraların içinde olmayacağı kesindir. İşte hoca merhuma ait bilinmeyen veya çok az kişinin bildiği bir gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum:
 Hoca merhumun, genellikle meşhur merkebi ve merkebine ters oturarak gitmesi hepimizce bilinen bir durumdur. Acaba hiç düşündünüz mü, hoca merhum acaba merkebine neden ters binmektedir? Koskoca veli bir zat, insanları sadece güldürmek için merkebine ters binerek gitmesi düşünülemez bile. Öyleyse Hoca merhum neden merkebine ters binmiştir ve o şekilde gitmesi meşhur olmuştur?
 Şurası bir gerçektir ki, hoca merhumun yaşadığı devir 13.yy.da hayvanlar ulaşımda kullanılan en modern ulaşım araçları idi.  Biz şimdi nasıl bir yerden bir yere giderken otomobil, otobüs veya uçağı tercih ediyorsak, o zaman da at, merkep gibi hayvanlar ulaşım vasıtaları idi.  Hoca merhumunda ulaşım aracı olarak kullandığı merkebi vardı. Hoca merhum aynı zamanda bulunduğu dönemin medrese (yüksek okul) âlimi idi. Her gün talebelerine ders verdikten sonra medreseden ayrılır ve eve dönerken talebeleri peşinden koşar ve anlayamadıkları konuları tekrar tekrar sormaya devam ederlerdi. Hoca merhum merkebine biner ama talebeleri peşinden giderek suallerini sormaya devam ederlerdi. Hoca merhum ileriye doğru giderken talebeler geride kalır ve onların suallerine cevap yetiştirmeye devam ederdi. Hoca merhum talebelerinin arkadan gelip soru sormasına ve peşinden koşmalarını talebelerine saygısızlık olarak görür ve daha sonra fikir değiştirerek, merkebine ters biner ve talebelerine yüzü dönük vaziyette sorularına cevap vermeye devam ederdi. Bu talebelerine verdiği değer ve saygıdan dolayı merkebine bile ters binme pahasına, talebelerinin sorularını cevapsız bırakmazdı. Hâlbuki bizler çoğumuz hoca merhumu hâşâ insanları güldürmek için şaklabanlık yapan biri olarak görmüyor muyuz? Ne kadar yanlış değil mi?
 Zamanımızdaki değerli ilim (!) adamlarımıza ve öğretmenlerimize (!) iki satır cevap vermek bilmem çok mu haksızlık olur? Şimdi öğrencileri kendilerine soru sormasın diye teneffüste acele adımlarla öğretmenler odasına koşuşturmak, etüdlere katılmamak için yahut etüdleri gelişigüzel geçişmek için göstermelik etüdler yapmakla acaba kimi kandırabiliriz ki kendimizden başka?
 Bundan 7 asır önce yaşamış hoca merhum bize hiç ders verir mi ne dersiniz? Yoksa hala kendimizi bir şey mi zannediyoruz bu ilim adamlarının yanında?
 Yazık çok yazık!
 Görüşmek ümidiyle hoşça kalın,

         
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.