TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar
İLK GÜNAH
Hz.Adem (A.S.) mın Cennetten eşi ile birlikte çıkarılışı ve Dünya hayatına gönderilmeleri ile başlayan İnsanın hayat serüveni çok ilginçtir.
Hz.Âdem aleyhisselam ile Hz.Havva Validemizin buluştuğu kutsal belde Mekke insanın ilk yurdu olmuştur. Hz Havva validemiz bir batında birden fazla çocuk doğuruyor, insan nesli çoğalıyordu. Allah (C.C.) nın ŞERİAT olarak koyduğu kurallardan biri de aynı batında doğan çocukların birbiri ile EVLENMEMESİ idi. CİBRİL’i emin Cennet bitkilerinin tohumlarından getirip, Dünyadaki bitki nesli genişletilirken, İnsanlar la ÜNSİYET içinde olan HAYVANLAR’ la birlikte yaşama sürüyordu. Hz.Âdem’in çocuklarının bir kısmı Ziraat bir kısmı da Hayvancılıkla meşgul oluyordu.
Cenab’ı Hak’kın 10 sahife olarak Hz.Âdem (A.S.) indirdiği İLAH’İ EMİRLER o günkü İnsanlığın çekirdek ailesinin ŞERİATI oluyor ve Hz.Âdem (a.s.) çocuklarına bu hükümleri teblig ediyordu.
Âdem aleyhisselamın evlatlarından Hâbil ile Kâbil, evlilik çağına gelmişti. Şeriat hükmünce Kâbil ile doğan İKLİMYA adı kızı, HABİL ile evlenmesi isteniyordu. KABİL babasına itiraz etti. İklimya çok güzel bir kızdı. Kabil Şeriata aykırı olarak ikiz kardeşinin kendisi ile evlendirilmesini istiyor ve ben İklimya ile evlenmeye daha layigim diyordu.
Bu durumda, Kâbil, Âdem aleyhisselamın şeriatında evlenmesi haram olan bir evlilik yapmak isteyerek, hem Allah’ü Teâlâ’ya ve babası Âdem aleyhisselama isyan etmiş oluyordu.
Bu durum insanın yeryüzündeki ilk isyanı. evladın babasına karşı ilk başkaldırışı oluyordu.
Bunun üzerine Âdem aleyhisselam, iki kardeşin, Allah’u Teala’ya birer kurban takdim etmelerini istedi, Böylece hangisinin kurbanı kabul edilirse Allah indinde onun isteğinin hayırlı olduğu, haklı olduğu belli olacaktı. Bunun içinde ellerinde bulundurdukları maldan, Allah Teâlâ’ya kurban takdim edilme usulu Hz.Âdem’e öğretilmişti. O kurban ıssız bir yere, bir dağ başına bırakılır. Gökten bir ateş (ışık) gelerek yok ettiği kurban KABUL edilen olurdu.
Hâbil davarcılıkla, Kâbil ise ziraatle meşgul oluyordu. Hâbil koyunlarının arasından çok semiz bir KOÇ seçip belirlenen yere götürdü. Kâbil’de
ambarındaki yerlere saçılmış buğdaylardan bir demet yaparak aynı yere bıraktı. Bir müddet sonra kurban yerine gidip baktıklarında Hâbil’in
KOÇ’unun kabul edildiğini, Kâbil’in bıraktığı buğday demetinin yerli yerinde durduğunu görerek, kabul edilmediğini gördüler.
Bu durumu gören Kâbil, Kardeşi Hâbil’i kıskandı ve Hâbil’e seni mutlaka öldüreceğim tehdidinde bulundu. Hâbil kardeşi Kâbil’e yapmayı düşündüğü bu işin çok kötü bir şey olduğunu söyledi. O sırada Hâbil 21 yaşında ve Kâbil’den çok daha güçlü ve kuvvetli idi.
Ravilerin, bu olayın Mekke’nin SEVR dağında cereyan ettiğini, Hâbil uyumakta iken, Kâbil’in bir taşla Hâbil’in kafasına vurup öldürdüğünü rivayet etmektedir. Kâbil, Hâbil’i öldürünce şaşırıp kaldı. Büyük bir pişmanlık duydu, Fakat olan olmuştu. O zamana kadar Adem aleyhisselamın evladlarından hiç kimse ölmemişti. Şaşkınlık içinde bakınırken, bir KARGANIN yeri eşelediğini ve oraya bir şey gömdüğünü gördü ve o da karganın yaptığı gibi yapıp, yeri kazdı ve kardeşi Hâbil’i kazıdığı yere koyarak üzerini toprakla örttü.
Cinayetin işlendiği zaman. Adem aleyhisselam, Mekke’yi Mükerreme’de idi. Yer sarsıntısı başlamış, her taraf toz ve dumana bürünmüştü. Birçok meyvemin tadları ekşimiş, sular tuzlanmış, yeryüzünde büyük değişikler oluyordu. Ünsiyet içinde olan hayvanlar İnsanlardan uzaklaşmış, kimi ormanlara, kimi meraları koşuşmuşlardı.
Âdem aleyhisselam “Yer yüzünde muhakkak bir kötülük yapıldı” derken, Kâbil’in Hâbil’i öldürdüğü haberini aldı. Hep birlikte etrafı araştırarak Hâbil’in kabrini buldular, Adem (a.s.) ve Havva validemiz ve diğer çocukları günlerce mezarın başında ağlaştılar.
Bu arada Kâbil, İklimya isimli aynı batında doğan kardeşini de yanına alarak Yemen’in Aden bölgesine kaçtı. İBLİS; “Öldürdüğün kardeşin Hâbil ateşe taptığı için ateş onun kurbanını aldı, eğer sende ateşe taparsan maksadına ulaşırsın” dedi. Bunun üzerine Kâbil’in bir ateş evi inşa ederek, ilk ATEŞE TAPAN kimse oldu. Şeytan insanları aldatmak için elindeki bütün İFSAT malzemelerini bunlar üzerinde kullanmıştı. İçki yapımını öğretmiş, her türlü ahlaksızlığı telkin ve tavsiye ederek, o günden bu yana uzanan bir GÜNAH zincirinin ilk halkaları atılmıştı.
Onlar Ye’cüc ve Me’cüc kavminin babasıdır ki, onlar Kabil’den doğan en şerli bir zürriyetti. Kâbil’in çocukları. KLÂRNET-NEY-DAVUL-ZURNA-TANBUR gibi eğlence aletleri edinerek, ŞARKI-TÜRKÜYE- İÇKİ İÇMEYE – ATEŞE TAPMAYA- ZİNA ve FUHŞA sürüklenmişti.O gün ve bu gün aynı günahı yaşayanların varlığıdır.