İnsan hayatını inançları şekillendirir. Yaratılış fıtratında inanma ihtiyacı vardır. Bu nedenle, her insan mutlaka bir yaratıcıya inanır ve inandığı yaratıcının emirleri doğrultusunda kendisine bir hayat şekli belirler. İlahi dinlerin ortaya koyduğu inanç akideleri vahye dayanır, beşeri dinlerin inanç sistemlerini ise, o inanç duygusunu sistemleştiren beşerler belirler.
Hayatın devam eden süreci içerisinde, inanç değerlerine sadık kalanlar olduğu gibi, inandıkları değerlerin gereğini yerine getirmeyen birçok insan da bulunmaktadır. Fıtratta inanma duygusu olduğu için de, inandığı dinin gereklerini yerine getirmeyenler, ruhlarını doyurmak için süreç içerisinde, bir takım alışkınlıkların peşinden koşarlar. İnandığı gibi yaşamayanlar, yaşadıklarını inanç haline getirirler ki, bu durum zamanla alışkanlık haline gelir. Alışkanlıklar, örfler, adetler, gelenek ve görenekler de sosyal yaşamın temel unsurlarıdır. Bu unsurlar temel inanç değerlerine ters düşmediği müddetçe, davranışa dönüşmesinde hiçbir mahsur yoktur. Ancak, inanç değerlerine ters düşen veya vahyin insan için faydalı ve gerekli olduğunu belirttiği emirlerle uyumsuz olan alışkanlık ve gelenekler insana ve insanlığa zarar verir.
Okumak, İslam dininin ilk emridir. İnsanın gelişmesini sağlaması okumakla gerçekleşir. İlim sahibi olmak okumakla sağlanır. Huzur ve mutluluğun temel unsuru okumak ve bilgi sahibi olmaktan geçer. İlk emri oku olan bir dinin mensuplarının en çok ve öncelikle yapacaklar şey okumaktır. İnsanlık ve İslam tarihinde okumanın günlük alışkanlıklar haline geldiğine de, okumayla mesafeli geçen zaman dilimlerine de şahit oluruz. Bugün kumarhaneye dönüşmüş olan bir çok sosyal mekanın aslı, okuma salonları olan kıraathanelerden oluşmaktadır. Vaktiyle okuma salonları olan kıraathaneler, zamanla dinlenme ve keyif yerleri olarak kahvehane ismini almış, bunların birçoğu da günümüzde kumarhaneye dönüşmüştür.
Okumak; ilahi bir medeniyet projesidir. Okumayan toplumlar diğerlerinden çok geride kalır, hayatın şartlarına uyum sağlayamaz ve yenilikler icat edemezler. Avrupa’nın ve gelişmiş toplumların en göze çarpan toplumsal alışkanlığı okumaktır. Batı toplumlarında, neredeyse toplumun tamamında okuma alışkanlığı günlük programın bir parçası haline gelmiştir. Alışkanlıkların, davranış haline geldiği insan yaşamında, en çok da okuma alışkınlığına ihtiyaç vardır. Okuma alışkanlığı başlı başına bir kültürdür. Hem okumak, hem de okumayı kültür haline getirmek ve bunu günlük programın bir parçasına dönüştürmek, insanın kendisine yapacağı en güzel formatlamadır.
İnanç sistemimize göre boş zaman yoktur. Diğer bir ifadeyle boşa geçirilecek zaman yoktur. Peygamberimiz; zamanın kıymetinin bilinmediğini hatırlatmıştır. Günlük ihtiyaçların temini için yapılan çalışmaların dışındaki zaman dilimlerinin, mutlaka başka fiillerle doldurulması, inanç değerlerimizin bir gereğidir. Okumak da; hem inanç gereği bir fiil, hem de zamanın değerlendirilmesinde en önemli unsurdur. Okumanın, günlük program dahilinde alışkanlık haline getirilmesi, toplumsal huzurun sermayesidir. Özellikle günümüzde, ülke için en önemli sermaye olan insan unsurunun kültürlü olması, birbirlerinden istifade ile sağlanacak, bunun da yolu okumaktan geçecektir. Çocuklara mutlaka okuma kültürü kazandırılmalı ve bunun günlük alışkan haline gelmesi sağlanmalıdır. Her seviyede ve konumda olan insanın fiziki ve zihni yalnızlığı ancak okuma ile giderilir. Okum da başlı başına bir kültürdür.