Tarihte öyle olaylar vardır ki; sıradan, normal bir olay olduğu halde,bir çok önemli olayı gölgede bırakır, o kişiyi unutulmazlar arasına yazar.
İşte 12.nci Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’da bir çok konu da tarihe yazılan unutulmazlardan olacaktır.
Hemen fanatikçe karşı çıkmayın, şöyle eksileri de var ama demeyin!
Eksilerini çok yazdım, yine yazacağım yeri geldikçe hatta tarihe bazı eksilerinin de yazılması gerektiğini belirtelim …
Şimdi konumuz artıları ve muhalefetin bu artıların karşısında ki ezikliği, açmazları ve değişmezlerse, Milletimizin yeni istikametini yakalayamazlarsa, gelecek seçimlerde muhalefet bile kalamayacaklarını ifade etmek isterim.
Nedir bu unutulmaz ve tarihe yazılacak artılar?
Devletin kurucularından olan hatta her biri değerli birer Osmanlı subayı veya Devlet Adamı olarak yetişen;
Sırasıyla, Merhum Cumhurbaşkanlarımız;
Atatürk, İnönü, Bayar (1979 yılında görevli olduğum Bayar’ınkendi köyünde bizzat görüşmüştüm. Bursa Gemlik ilçesi, Umurbey köyü) hatta, Gürsel, Sunay, yine Osmanlı Devleti doğumlu olan, Korutürk, Evren; Kur’an okumayı aldıkları eğitim-öğretim gereği bildikleri halde, Kur’ana aykırı bazı söz ve tavırları olmuş, Kur’an okuduklarına dair hiçbir bilgi, görüş nedense gündeme gelmemiştir!
Namaz kıldıklarını (İstiklal harbi döneminde İstihbari çalışma için “Galip Hoca” kimliğine giren Bayar’ın kendi anlatımıyla zorunlu durumları hariç) görüp kayda geçiren de bildiğim kadarıyla olmamıştır!
Şayet varsa bile, kendilerinin iz’inde olduğunu söyleyenler tarafından göz ardı edilip, toplumla paylaşılmamıştır ki bu da bir eksikliktir.
Daha sonra gelen, Merhum Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in namaz kıldıklarına zaten şahidiz ve garip bir tercih olarak da her ikisi öldüklerinde Devlet Mezarlığına defnedilmemişlerdir!
Bu durum da ayrıca calibi dikkattir!
Sayın Sezer halen sağdır ve görevdeyken, herkes kendilerinin dinî konulardaki tutumlarını zaten bilir!
Dönemleri; Çankaya köşküne başörtülülerin, ziyaretçi vatandaş olarak dahi alınmadığı karanlık bir dönemdir!
Halbu ki, Atatürk’ün de, İnönü’nün de eşleri, başörtülü olarak bu köşkte bulunmuşlardı!
Abdullah Gül dönemi ise; eşi başörtülü olarak 7 yıl görevde kalınan tek dönemdir.
Cumhuriyetimizin 10 Cumhurbaşkanı TBMM’nin seçimiyle, Evren, darbe ve rakipsiz zorunlu ( güya) halkoyuyla seçilmiştir.
Ya şimdiki? Yani 12. Cumhurbaşkanı?
İslam tarihinde de, Türk tarihinde de; Seçmenlerin tamamen hür ve bağımsız iradesiyle, iki rakibine de fark atarak ve toplam seçmenin %52’sinin oyuyla seçilmiş ilk ve en yüksek yöneticidir ki tarihe böyle yazılmalıdır...
Daha evvel başka ziyaretlerde, dün de Rize’de şehidler adına okutulan Mevlüt’de Cami hoparlörlerinden okuduğu ve kıraat ilmine göre 10 üzerinden 7-8 alabilecek bir dirayette Fatiha’nın tamamını ve Bakara suresinin ilk sayfasını kusursuz okumasıyla da bir mesaj vermiş, Milletimizin çoğunluğunun gönlüne de sevgiyle yerleştirmiştir.
Bu da Cumhuriyet Tarihimize yazılması gereken ikinci önemli anekdottur.
Hemen şöyle şöyle de olumsuzlukları var amma demeyin!
Tabii ki var!
Muhalefete tavsiyem, olumsuzluklarını anlatırken, bundan sonraki seçimlerde; eğer ebediyyen kaybetmeye mahkum kalmak istemiyorsanız, manevi atmosferdeki yüksek çıtayı da hedefleyip, yakalamak zorundasınız…
Bundan sonra, dine karşı veya aşağılayıcı söylemlerle ya da kendinizin dahi inanmakta zorlandığınız beşerî ideloji kalıplarıyla; neredeyse tamamı dine saygılı ve inanan milletimizin gönlüne giremeyeceksiniz!
Hedefleriniz ya mevcudun başarısızlığı ya da darbe beklentileriyle süslü birer rüya olacaktır!
Özetle; gelecekte Cumhurbaşkanı olmak isteyenlerin, diğer birikimlerine ilâveten şimdiden hafızlık da yapmaya başlamaları yerinde ve isabetli olur.
Çıta çok yükseldi artık beyler, yoksa hâlâ farkında değil misiniz?
Allahu Teala, çıtayı yükseltenlere; yaptıkları ve yapacakları diğer hata ve kasıtlardan vazgeçmelerini nasip etsin.
Yoksa, yüksek çıtalar daha kolay kırılır bilesiniz!
El’an, çıta kırıldım, kırılacağım der vaziyyettedir…
Rabbim, bizi bu korkuyla yaşatanları da ıslah eylesin. AMİN.