Sözlükte “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki mü’min kelimesi “inanıp tasdik eden; başkalarının güvenli olmasını sağlayan, vaadine güvenilen” mânalarına gelir. Mü’min kelimesi on beşten fazla ilâhî ismin geçtiği Haşr sûresinin son âyetlerinde de yer alır. Yeryüzüne halife olarak gönderilen, Allah’ü Teâlâ’nın isim ve sıfatlarını yeryüzünde yaşatmak için görevlendirilen insan, en güzel şekilde yaratılmış, onurlu, değerli ve kıymetlidir. İnsana bu değerini yüce rabbimiz vermiştir. Bu kıymetini koruması da rabbini bilmesi, tanıması ve o’na itaat etmesi ile olacaktır. Rabbini bilen inanan insanı da rabbimiz ‘‘Mü’min’’ diye kendi ismi ile isimlendirmiştir. Mümin rabbinin emrine itaat eden ve güvende olan demektir. Hz. Nuh’un (as) kıssasında olduğu gibi rabbinin çağrısına uyan dünya ve ahirette güvende olacaktır.
Rabbine inanan “Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol.” (Müslim, Îmân, 62.) emrine uyan mümin aynı zaman da güven vermelidir. Nasıl ki kendisi rabbine inandı, güvendi ise rabbinin ismini taşıyan mümine inanılmalı ve güven duyulmalıdır. Bizim rehberimiz, örneğimiz peygamberimiz güveni, eminliği hayatında en güzel şekilde yaşamış Muhammedül Emin olarak tanınmıştır. Kâbe hakemliği bunun bir örneğidir. Kâbe’nin tadilatında sıra Hacerül Esved’in yerleştirilmesine gelince her kabile bu şerefli işi kendisinin yapmasını istemiş neredeyse kılıçlar çekilip kan dökülecekken kapıdan ilk gireni hakem yapalım diye teklif edilmiş, kapıdan ilk giren Hz. Muhammed (sav) olunca herkes sevinmiş ‘‘gelen Muhammedül Emin biz onun hakemliğine razıyız’’ demişlerdir. Kendisine düşman olanlar dahi yolculuğa çıkarken en kıymetli eşyalarını Hz. Muhammed’e (sav) emanet etmişlerdir. Bir gün Mekke halkını safa tepesine çağırıp arkamda, şu tepenin arkasında düşman var desem bana inanır mısınız diye sorduğunda tüm Mekke halkı evet inanırız çünkü sen hiç yalan söylemezsin sen Muhammedül Emin’sin diye cevap vermişlerdir.
Kendisi emin olan sevgili peygamberimiz Müslümanı tarif ederken güveni öne çıkarmış Müslümanı; insanların elinden ve dilinde güvende olduğu kimse diye tarif etmiştir. Hadisin devamında ise eminliğe dikkat çekilmiş mümin; insanların can ve mal konusunda emin oldukları kimsedir diye bu iki vasıf ile tarif edilmiştir.“Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların can ve malları konusunda kendisinden emin oldukları kimsedir.” (Tirmizî, Îmân, 12). Peygamber efendimiz yalan söyleyen, emanete ihanet eden ve sözünde durmayan kimsenin münafıklık alameti taşıdığını buyurarak sözü ve eylemi ile güven vermeyen kimsenin kâmil manada iman etmediğini ifade etmiştir. Bir Pazar (çarşı) denetiminde buğdayın yaş kısmının gizlendiğini görünce ‘‘bizi aldatan bizden değildir’’ buyuran peygamber efendimiz güven olmadan ‘‘biz’’ olamayacağımızı da ilan etmiştir. Peygamber efendimiz (sav) Bana kendi adınıza altı şeyin güvencesini verin, ben de size cennetin güvencesini vereyim buyuruyor. Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz verdiğinizde sözünüzü tutun, size (bir şey) emanet edildiğinde ona riayet edin, iffetinizi koruyun, gözlerinizi (bakılması yasak olandan) sakının ve ellerinizi harama uzatmayın.” (İbn Hanbel, V, 323). Anlıyoruz ki dünyada emin olanın ahireti de emindir.
Bir topluluğa girince selam veririz. Aynı şekilde toplulukta selamı aynı veya en güzeli ile alır. Selam güven demek selamet demektir. Benden size zarar gelmez mesajıdır. Peygamberimiz biz ümmetine topluluk içinde güvende olsunlar, rahatsız, huzursuz olmasınlar diye fısıldaşmayı yasaklıyor. Kur’an-ı Kerim’in birbirinizi arkadan çekiştirmeyin emri ile İslam orada olmayan insanları da güvence altına alıyor. Müslüman toplumu güven toplumu demektir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de değerli şeylere yemin eden rabbimiz Emin beldenin kıymetindendir ki emin beldeye de yemin etmiştir. Sevgili peygamberimiz Adiy b. Hatim’e (ra) ‘‘eğer ömrün olursa, devesine binmiş bir kadın yolcunun, Allah’tan başka hiçbir kimseden korkusu olmaksızın Hire’den (bağdat yakınlarında bir şehir) kalkıp, Kâbe’yi tavaf etmek üzere yolculuk edeceğini göreceksin’’ buyuruyor. Sevgili peygamberimiz Müslüman toplumuna bir hedef veriyor. İslam coğrafyası öyle emin ve güvenli olsun ki silahsız korumasız tek başına bir kadının uzun yolculuklar yapabileceği beldeler olsun. Rabbim bizleri kendine inanan güvenen ve kendi de emin olan güzel insanlardan eylesin.