İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında geçen I. Dünya Savaş'ının temel muharebelerinden biri. 1. Kut Muharebesi olarak da bilinir. Dicle Nehri kıyısında Kut'ül Ammare şehri yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başlayan muharebe, kasabanın Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirilmesi ve İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla bitti. Kut'ül Ammare, Basra Körfezi'nin 350 km kuzeyinde, Bağdat'ın 170 km güneyinde bulunan bir kasabadır.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler Mart başında tekrar taarruza geçti. Ancak 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettiyse de 3.500 asker kaybederek geri çekildi. 29 Nisan 1916 Townshend birlikleri Kut'ta yaşanan açlıktan dolayı diğer 13 general, 481 subay ve 13.300 er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri'ne teslim oldu.
Halil Paşa, Kutü'l-Ammare zaferinden sonra 6. Ordu'ya yayınladığı mesajda şöyle dedi:
Arslanlar! Bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut'ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum.
İngiliz tarihçisi James Morris, Kut'un kaybını "Britanya (İngiltere) askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi" olarak tanımlamıştır. Bu yenilgi İngiliz basınında ve kamuoyunda çok büyük bir infial uyandırdı.
Çanakkale savaşı İngiliz ve Fransız sırtlan lığının diz çöküşüdür. Sonra düşmanımız olarak Anzaklar ön plana çıktı. Yıllardır onların torunları gelir atalarını anar ve giderler. Geçen yıl Çanakkale'nin 100.yıl anma etkinlikleri düzenlendi, üzerinden yüz yıl geçtikten sonra, savaşa katılan ülkelerin temsilcileri şehitlikte buluştu, İngilizler ezik olsalar da kim nasıl davet ettiyse onlar orada oldular.
O zamana kadar Irak'ta kazanılan bir zafer vardı ki, tarih kitaplarında o zaferi hiç görmedik, bunun yanı sıra Baltacı Mehmet , Katherina konusunu bol gördük.
İngiliz ordusu yenildi ve tarih kitaplarında bu yenilgiden kimse bahsetmedi, tarih bizimdi, aradan bir asır geçince resmi anma töreni yapılıyor.
İstanbul işgal edildi, sonra işgal tek mermi atılmadan son buldu. Anadoluyu bir çok devlet işgal etmişti de nedense gariban Yunanlıları şamar oğlanı yapmıştık, Filmlerimizde hep onları yendik, denize döktük ama bir İngiliz bayrağını görmedik o filmlerde .
Tarih ile ilgili sıkıntılarımız mevcut mutlaka, ama ben olaya başka açıdan bakıyorum.
Devlet yeni kurulmuş,gücümüz yok denecek kadar az, Buna rağmen bir başka savaşı kaldıra bilir miydi ülke, kaldırırdı. ÇÜNKÜ YAZILI OLAN BİR KADER vardı, oda TÜRKİYE'NİN KADERİ
O dönemin yöneticileri, ayakta kalabilmek için bir çok şeyi yaptı, güçsüzken kabullendiğimiz şeyler var, zorla kabul ettirilenler de oldu yıllar içinde.
Önemli olan şuydu, tabir caizse'' Bit'imiz katlanana kadar evet demek, bit'imiz kanlanınca ben varım diyebilmek.''
Cumhuriyet kurulduğunda da sonra ki dönemlerde de gelen iktidarlar ayakta durabilme adına bir çok çalışma yaptılar.Biz ne dedik sokaklarda ‘’Satılmış, bilmem kimin uşağı’’
Zaman geçmesine rağmen bölge üzerinde ki faaliyetler değişmemiş,yıllar önce atılan nifak tohumları biz güçlenmeye başladığımızda biçilmeye başlanmıştır. Şimdi de ayakta kalma adına hamleler yapıyoruz karşılığında, bölge üzerinde etkin olanlar da hamlelerini yapıyor.
O yanlış bu yanlış, Atatürk böyle yaptı, Ecevit böyle yapmasaydı, Erbakan şunu söylemeseydi,Tayyip bunu denedi türünde ki yaklaşımlar sadece muhalefettir. Hiçbir iktidar milletini satmadı, sadece gelişen duruma ve gücümüze göre hareket etti. Zincirin halkalarından bir tanesi olmasaydı günümüz olmazdı. Herkes vatan için birlikte hareket etmek zorundadır. Birlik olursak hamleleri daha güçlü yaparız.