Her güzellik insan için. İnsan mahlukların en şereflisi. İnsan belli mertebeleri geçip belli görevleri yerine getirirse insanı kâmil olur. Şehvetini aklına üstün kılarsa o zaman hayvanlardan daha aşağılara düşer.
Allah, melekleri yarattı, onlara akıl verdi. Hayvanları yarattı, onlara şehvet verdi. İnsanlara ise şehvetin yanında akıl da verdi. Aklını şehvetinden üstün tutan insan, insanlık dairesinde kalır. Uçkur davasından kurtulanlara ancak insan gözüyle bakılır. Kendisini en değerli kılan aklı bir hiç sayıp düşünce yoğunluğunu yer çekimine yenik düşürenlere, belden yukarı çıkaramayanlara insan denebilir mi?
İki lafının biri küfür ve argodan ibaret olanlardan kime ne fayda gelir? Karşı cinsin yüzüne karşı temiz ve masum görünen ancak arkasından dolaplar çeviren yaratıklara insan diyebilmek, saygı duyabilmek ne derece mümkündür? Karşıdakini bir mal, bir cinsel eşyadan ibaret görenlerin insanlığın neresinde olduğunu varın siz hesap ediniz.
Kaportalarına baktığımızda insan sandığımız pek çok kişi aslında insan değildir. Sadece insan suretine bürünmüşlerdir. Bunlar ekmeği şükretmek için değil, azmak için yerler. Birer şehvet kölesidirler. İnsanlıktan salavattan ürkmüş şeytan gibi korkarlar.
Hâlbuki insan bir mana denizidir. Islaklığı istemesi saçmalık olur. Tamamıyla varlıktan ibaret olan insan, yokluğu niye arasın ki? Hoş ve güzel olan insan, ne diye şaraba minnet eder, şarapta teselliyi ve neşeyi arar?
İnsan bir cevherdir. Gerisi ise teferruattır. Her şeyden amaç insandır. Akıl, tedbir ve fikir insana köleyken insan nasıl olur da kendini ucuza satar? İnsan ilahi bir eser, ilahi bir kitaptır. Arızalardan ihsan beklemesi, iyilik umması saçmalıktır. Manevi tatları bünyesinde barındıran insan, helvadan tat almak için uğraşmamalıdır.
İnsanoğlu bir güneştir. Bir zerreden borç istemesi çok yersizdir. İnsan kendini bilmeli, ne olduğunu idrak etmelidir. Koskocaman güneş bir ukdeye tutulup kalır mı?
İnsan, seçer ve seçilir. Allah, insanı seçmiştir. Diğer mahlukatı insana secde ettirmiştir. Ancak kul kula secde etmemeli. İnsan insanın kulu olmamalı.
Seçim arifesindeyiz. Bizi yönetmek, bizim için kanunlar yapmak üzere insanlardan meclise vekiller gödereceğiz. 24 saat telefonları açıktır onların! Ancak ulaşılamaz onlara. Ulaşan en yakınlarını da tanımazlar zaten. O vekiller bize dayatılsalar da onlar bizim vekillerimiz olacak. Seçimden seçime bizi hatırlasalar da onlar bizim sayın vekillerimiz. Ben şunu arzularım bu demokrasi denen gizemli aynadan. Ben halk olarak vekilimi kendim seçeyim. Çalışacak olana kararı ben vereyim. Çalışmazsa hesabı ben sorayım. Seçtiğim bana vekil olsun gayrı. Başkalarına köle değil. Halk olarak ben ancak böyle olunca seçtim diyebilirim. Gerisi laf ve dedikodu. Hamaset nutukları. Kendi vekilimi kendimin seçeceği günü hasretle bekleyeceğim. Ey büyük demokrasi! Bana yardımcı ol!
Vekiller şunu düşünmeli. Ben orada yoksam ne eksiliyor? Ben orada olunca nasıl değişiklikler meydana geliyor? Varlığım bir şey kazandırmıyor, yokluğum bir şey kaybettirmiyor mu dediniz, duyamadım. Etkisiz eleman mıyım? Yutan eleman mıyım? Tutan eleman mıyım? İnsanlığın neresindeyim? diye sordunuz mu hiç kendinize? Koca Meclis'te ilkokul çocukları gibi el kaldırıp indirmekle vekillik olmuyor beyler! Şapkalarınızı önünüze alınız ve düşününüz. Zaman çabuk geçer. Ömür bitmez de vekillik biterse halkın arasına nasıl girersiniz sonra? Yok biz buluruz bir çaresini diyorsanız hiçbir şey diyemem size. Korktum sizden zahir. Kanlı bıçaklı olduklarınızla menfaatiniz söz konusu olunca hemen kanka olabilir, kol kola girebilirsiniz. Halkın karşısında kavgalı, arka bahçede alafrangalı olabilirsiniz. Siyasetten beslenmeye başlayanın o tadı bıraktığını hiç görmedim. Partiler, başkanlar, başbakanlar değişiyor, devirler değişiyor, kanunlar değişiyor. Ancak siyaset nemacısı siyasetten nemalanmayı hiçbir zaman zinhar bırakmıyor. Bu nasıl insanlık? Bu nasıl siyaset? Bu nasıl demokrasi? Uyanık olalım.