Bugün, insandan bahsetmeyi düşünüyorum...
Beşeriyetin bir üyesi olan insandan...
Dinimizin insana verdiği değer, malüm: Allah'ın yer yüzündeki halifesi gözüyle bakar dinimiz insana. Bundan daha büyük değer olur mu?
Bir insanı öldürmenin Kâbe'yi yıkmaktan daha büyük günah olduğunu söyleyen bir dinin mensupları olarak, değerimizin farkında mıyız?
Peki, bir soru daha: Biz bu değere layık olacak şekilde davranabiliyor muyuz?
İşin dini ve felsefi boyutunu uzmanlarına bırakıp, yıllar önce, bir televizyon programında dinlediğim bir olayı okuyucu ile paylaşmak istiyorum. Anlatımımda eksik ya da yanlışlar varsa, olayı bilenlerden beni uyarmalarını rica edeceğim.
İstanbul Laleli'de Küllük Kıraathanesi'nin, dönemin yazar ve entellektüellerinin uğrak yeri olduğu yıllar. Adet olduğu üzere, orada bulunanlar, ortaya atılan konu üzerinde münazara yapıyorlar.
Konu şu: Paris'te Louvre Müzesi'ni geziyorsunuz. Tam Mona Lisa tablosunun önünde iken, müzede yangın çıkıyor. Tabloyu kurtarmayı düşünürken, tablonun önünde bir bebeğin uyumakta olduğunu görüyorsunuz. Tabloyu veya bebeği kurtarma imkânınız var. İkisini birlikte kurtaramazsınız. Bu durumda hangisini kurtarmayı tercih edersiniz.
Herkes bir şeyler söylüyor. Kimisi tabloyu kurtarırdım, çünkü o insanlığın malı olmuş çok değerli bir sanat eseridir. diyor. Kimisi bebeği kurtarırdım, çünkü O'nun ileride çok daha güzel eserler meydana getirmeyeceğini kim söyleyebilir, diye fikrini savunuyor.
Münazara bu doğrultuda uzayıp giderken, o esnada, kahvesini yudumlayarak dalgın bir şekilde Marmara'yı seyreden Sait Faik Abasıyanık'a dönmüş içlerinden birisi. Üstat, bu konuda siz bir fikir beyan etmeyecek misiniz? diye, O'nu da münazaraya katılmaya davet etmiş.
Sait Faik, istifini bozmadan onlara doğru dönmüş ve şu muhteşem cevabı vermiş: Bebeği kurtarırdım. Başka sebep aramayın, sadece insan olduğu için...
Evet, insan olduğu için...
Bu günkü materyalist dünyanın yüzüne tükürürcesine vurulmuş bir şamar...
İnsanın değerini madde ile belirlemeye, insanın acı ve ıstırabını paraya tahvil etmeye çalışanlara karşı, insanın değerini haykıran müthiş bir çığlık...
Hafızam beni yanıltıyor olabilir. Cevabı veren, Sait Faik veya dönemin bir başka yazarı da olabilir. Eğer yanılıyorsam, yukarıda da belirttiğim gibi, olayın doğrusunu bilenlerin bir e-posta ile beni uyarmalarını rica edeceğim. Olaya, yazılı bir kaynakta rastlayamadım.
Ancak, Sait Faik veya bir başkası, ne fark eder...
İşte insan, işte değeri...
Bir kaç lira için insanların öldürüldüğü, oğlun, bileziklerini alabilmek için anasını kestiği bir dünyada, böyle hümanist düşünce ve yaklaşımlara olan ihtiyacımız her geçen gün, daha da artıyor.
Mutlu bir hafta sonu dileklerimle.