İNSANLARI YAPTIKLARI İLE YARGILAMAK LAZIM
İnsanoğlunun yer yüzüne ayak bastığı günden bu güne dek her devirde benzer sorunlar yaşanmıştır, Adem Aleyhisselam'ın oğulları Habil ile Kabil arasında çıkan Kan davası nesiller boyu devam etmiş, kıyamet gününe kadar da böyle sürecek.
Ancak kıyamet gününe dek akacak kanların günahından ve sevabından Habil ile Kabil de nasibini alacaktır, Adetullahtır, yani Allah'ın koyduğu bir kuraldır. Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim bizden önce yaşayan Kavimlerle ilgili bizlere detaylı bilgiler vermekte ki bu kıssalardan hisse alalım da aynı hataları işlemeyelim, aksi halde çocuklarımızı uyuturken onlara masal anlatalım diye anlatılmıyor.
Zaten tüm hak dinlerde Namaz, Zekat, Hac, Oruç, adam öldürmemek, zina yapmamak ortak kurallardır, sadece namazın, Orucun kuralları biraz daha farklıdır, Hak Kitaplar tahrif edilmemiş olsalardı onlara inananlar bizim yaşadığımızdan çok farklı bir yaşam biçimi sürdürmeyeceklerdi.
Ama insanlar tarafından asılları yok edilen ve kendi kafalarına göre yazdıkları İnciller, Tevratlar bugünkü Yahudi ve Hıristiyan toplumlarının yaşam biçimini temin etmişlerdir. Yüce Rabbimiz geçmiş toplumların bu yaptıklarına karşılık olarak Kur'an-ı Kerim'i öyle bir muhafaza altına almıştır ki O'nun tek bir kelimesi dahi indiği günden bu güne hatta Kıyamet sabahına kadar değiştirilemeyecektir, bu da Yüce Kitabımızın Mucizelerinden birisidir.
Yüce Kitabımızda bizden önceki Ümmetlerin yaşadıklarını anlatırken bir çok Peygamberin aile fertlerinin kendilerine iman etmediğini ve bu nedenle aile fertlerini helak olduğunu anlatmaktadır, hatta Hazreti İbrahim Babasının iman etmemesine rağmen affedilmesi için Cenab-ı Hakka yalvardığı ancak Cenab-ı Hakkın iman etmeyenler için affın söz konusu olmadığını buyurmak suretiyle babası helak oluyor.
Hazreti Nuh'un eşi kendisine iman etmediği gibi O'nu topluma kötüleyip mecup olduğunu söylemesine rağmen, Hazreti Nuh O'nu boşamıyor, onunla birlikte hayatını devam ettiriyor, ne zaman ki Cenab-ı Hak Gemi yapmasını emrediyor, eşinin gemiye binmemesi üzerine helak oluyor.
Hazreti Lut'un eşi O'na iman etmediği gibi kendisinin evde olup olmadığını düşmanlarına ateş yakarak haber veriyor, Hazreti Lut bunu bilmesine rağmen eşini boşamıyor, kavimi helak olduğunda eşi de helak oluyor.
Bu detayları neden anlattığıma gelince Samsun'a yeni atanan Vali henüz şehre gelmeden eşiyle ilgili Cemaat ablası olduğu yönünde ciddi yayınlar yapıldı, İbrahim Şahin'in eşinin Cemaat mensubu olması kendisi için bir eksiklik değildir, kaldı ki eşi Allah'a ve Ahret gününe iman etmeyen birisi de değil.
Bu şehirde Cemaat hakkında olumsuz haber ve köşe yazıları yazan tek gazete ve köşe yazarı bu Fakir olduğunu, havada uçan kuşlar dahi bilir ancak bu demek değil ki haksızlığa karşı duygusal davranacağız, cemaatin hatalarını benden çok yazıp çizen olmasın ama sırf cemaat mensubu diye bir hanım efendiye bu şekilde yüklenmeyi doğru bulmuyorum.
Giden Valinin eşinin bizim inançlarımız doğrultusunda bir yaşam biçimi olup olmadığını kimse sorgulama gereği dahi duymazken gelen Valinin eşinin cemaat mensubu oluşu, adeta ortalığı yıktı geçirdi, bu kadar saçmalık olur mu insan birazcık Allah'tan korkar.
Yıllardır aynı yastığa baş koymuş, çoluk çocuk sahibi olmuş insanlar bu saatten sonra ayrılsınlar mı? Kaldı ki bu insan imansız, inançsız bir insan da olmadığı açıkça ortada. Peygamberler kendilerine iman etmeyen eşlerini boşamamışlarsa bu bizim için bir ölçü değil mi? Ortada fol yok yumurta yok, biz neredeyse feveran edeceğiz, böyle bir saçmalık olabilir mi? Hiç Allah korkusu yok mu bu insanlarda. İnsanların icraatlarını görmeden konuşmak peşin hükümlü olmaktır.
Ben şahsen İbrahim Şahin'i ne tanırım ne bilirim, sadece TRT Genel Müdürü olduğunu biliyorum o kadar ancak hoşuma giden şey kendisinin Amasya İmam Hatip Lisesi mezunu oluşudur, İmam Hatip'li olmak farklı bir kültürdür.
O kültürü almış olan insanlar kullara kulluk edemezler, sadece ve sadece Allah'a kulluk ederler, umarım İbrahim Bey'de bu şehirdeki düzene ayak uydurup egemen güçlerin kontrolüne girmez, zira o birilerinin vesayetiyle değil kendi gücüyle bu şehre Vali olmuştur.
Elbette siyasetçilerle iyi geçinecek ancak giden Vali gibi üç beş egemen gücün dediğini yapıp geri kalanları umursamayacak durumda birisi olacağını tahmin bile etmek istemiyorum. Haa O'da öyle bir yolu seçerse O'na da Allah selamet versin der geçeriz.
Kamu Güvenliği Müsteşarı otuz yıllık dostum Ulvi Saran'ın görevden ayrılırken attığı tweet'i gördünüz mü? işte İmam Hatip ruhuna uygun adam böyle olur makam ve mevkiden kimlik almaz, makamların gelip geçici olduğuna asıl olanın hizmet ve Allah'ın rızasını kazanmak olduğuna inanırlar ve gereğini de yaparlar. Bu nedenledir ki insanları aileleri ile değil icraatları ile değerlendirmemiz gerekir diyor ve sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla