Aynı dertleri çekip, rahata erdiğinde, o günleri hiç yaşamamış gibi… Yani bir iyileşme, düzelme demek istemiyorum; o derdi, o dertli, sıkıntılı dönemi sanki yaşamamış gibi olma durumu, bahsettiğim ya da bahsetmeye çalıştığım bu.
Farz-ı misâl, adam zamanında badireli bir seçim yaşamış. Sonra da merkezce görevinden alınmış; aslanlar gibi de direnmiş… Kahraman yani o günlerde, bir nevi… Düze çıktığı dönemde, kendi başına geleni unutup, “ ben bilmem, merkez bilir” der, diyebilir. Normali budur insanoğlunun. Canının yangısı geçince, tüm yangınları unutur.
Sigarayı bırakanları düşünün. Daha bıraktığı gün sanırsınız ki Yeşilay’ın fahri başkanı. Püfürttüğü günleri unutup, sigaranın zarar ve fesadı hakkında nutuklarını dinlersiniz. Normaldir. Öğrenciyken kitap çalmayı mubah gören biri, kendi kitapçı olduysa, affetmez pek, kitap aşıran öğrencileri.
Fukaralık günlerinde, eşe sadakatten bahseden biri, parayı bulduğunda ilk yenge hanımı boşar; hadi biraz çekingense, aldatmaya yeltenir en azından. Ki bu duruma da kılıfı, kılıfları hazırdır. Her hâliyle haklıdır o. Hayatının her döneminde ne yaptıysa haklıdır. Favorilerinden ötürü öğrencisini kıran öğretmenler, kendileri favori koyverebilirler, hem de olgunluk yaşlarında…
Borçla harçla boğuştuğu günlerde, düzenle ilgili serzenişlerini sıralayanlar, yoksulları unuturlar parayı bulunca. Hatta eleştirdikleri düzenin düzenli bir neferi olurlar. Memuru olunmaz dedikleri sistemin, idaresinde söz hakkı isterler; hatta elde de ederler. –iki “hatta” ard arda oldu fakat kötü olmadı gibi geldi bana-
Zaten geçmişte olanları, yaşadıklarını, yaşattıklarını unutmasa insan, pek çok sorun hallolur. Darlık günlerini aklına nakşetmiş biri, birileri, varlık ve genişlik günlerinde darda kalmışlara ancak bu unutmama hâliyle yardımcı olabilir; yardım etmesi gerektiğini bilebilir, bilir.
Devrin damdan düşenleri, rahmetli Nasrettin Hoca’nın damdan düşenleri değil. Bunlar düşmüşler ve fakat ne dam kalmış akıllarında, ne de kırılan çanakları. Ve kınamamak lâzım. Normaldir. İnsanoğlu böyledir.