İnsanların inandıkları dinin ritüellerini topluca gereçekleştirdikleri yerdir mabedler. Hıristiyanlıkta Kilise, Yapudilikde Havra, İslamiyette mabed; cami ve mescitlerdir. Diğer beşeri dinlerde de yine her inancın bir mabedi vardır. Bugünkü haliyle Hıristiyanlık ve Yahudilik beşeri bir dindir. Zira her ikisi de tahrif edilmiş, ilahi orjini bozulmuştur. Kaldı ki, İslam dini miladi 610 yılında ilk vahiy ile insanlara vaaz edilmeye başladıktan sonra, geçmişte ilahi kitapları da olan Hıristiyanlık ve Yahudilik zaten hükümsüz hale gelmiştir. Söz konusu bu dinlerdeki bir çok hüküm Kur’anın vahyi arasında yer alarak, İslamiyetin de konusu olmuştur. İslamiyet; evrensel ve kıyamete kadar devam edecek ilahi bir din olarak vaaz edilmiştir.
Mabeb, insanlık tarihi ile eş değerdir. İlk insan Hz. Adem, ilk mabed de Kabe’dir. Yüce Allah Ali İmran suresi 96.ayette; "İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Mekke'de bulunan mübarek ve alemler için hidayet kaynağı olan Kabe'dir" buyurmak suretiyle ilk mabedin “Kabe” olduğu bilgisini vermektedir. İlk mabedi, ilk insana inşa ettiren Yüce Allah, insanlık tarihinin her döneminde ve her insan topluluğunun bulunduğu yerde mutlaka bir mabede ihtiyaç olduğu mesajını da vermiştir bu uygulama ile. Tarihin devam eden süreçlerine bakıldığında, ister beşeri, isterse ilahi bir inanç sahibi olsun, her insanın bulunduğu bölgede mabedin inşa edildiği görülmektedir.
İnsan fıtrat olarak yaratılıştan bir “İlah”a inanma ihtiyacına kodlanmış olarak dünyaya gelmektedir. Bunun için de, ilk yapacağı işlerden bir tanesi ibadet etmek, kendisini yaratan Rabbanı bilmek olmuştur. Bu bazen vahiy yolu ile olmuş, bazen de aklın sınırlarını zorlayarak Yaratan ilaha ulaşılmıştır. Hz. İbrahimin putlarla ve Nemrutla savaşına baktığımızda, temelinde Hz. İbrahimin aklı ile bulduğu İlahı olan Rabbanın varlığına inanmış olmasıdır. Bir ilah tarafından yaratıldığını ve yaşatıldığını bilen ve bu inanca sahip olan insan, inandığı Rabbı ile iletişime geçmek için mutklaka ibadet yapmaya, bunun için de bir mabed inşa etmeye ihtiyaç duymuştur. Zaten ilk insan Hz. Adem’le ve ilk mabed Kabe ile başlayan insan-mabed ilişkisi böylece tarihin her döneminde devam etmiştir.
Mekkeden Medineye hicreti esnasında Peygamberimizin ilk yapıtığı iş, Kuba mescidini inşa etmesidir. Daha Medineye girmeden, ilk mescidi yaparak, Müslümanların ortak mekanlarının cami olduğunu böylece ilan etmiştir. Medineye vardığında yine Peygamberimizin ilk iş olarak Mescid-i Nebevinin inşasını başlatması; insanın mabedsiz olamayacağını, cemiyetin inşasında mabedin önemli olduğunu, birlikte yaşamanın ortak mekanı olarak mabetlerin gerekliğini fiili olarak toplumla paylaşmıştır.
Mabed, bir toplumun inancının mührüdür. Hangi toplumun hangi inancın sahibi olduğu o bölgedeki mabedlerden anlaşılır. İslamın mabedi Kabe ve Kabenin şubeleri olarak tarifi yapılan camilerdir. O kadar ki, müslüman olduğu halde camilerde namaz kılmayan lokal toplumlarda bile mutlaka söz konusu topluluğun bulunduğu bölgenin merkezine bir cami inşa edilmiştir. Kabe ile başlayan ilk mabed anlayışının temeli, ilahi vahyin ürünüdür. Öyleyse; insan fıtratıyla örtüşen mabed de, Beytullahın şubeleri olan camilerdir. Cami ile insan iç içe geçmiş değerlerdir. Hek ikisi de kutsal mana içerir.