Konumuza girmeden önce Milli Eğitim camiasında yaşanan iki olayla ilgili üzüntülerimi belirtmek isterim. Dikbıyık’ta yaşanan elim trafik kazasında vefat eden iki yavrumuzun ailelerine Cenab-ı Hak’tan başsağlığı diliyorum. Gencecik evlatlarını kaybeden iki ailenin üzüntüsü çok büyük ama Cenabı Hak’tan gelen imtihan olduğunu kabul edip dayanabilmek de bu imtihanı vermenin en büyük mükâfatı olduğu muhakkaktır. Olayı biraz araştırdım, servis sürücüsünün en ufak bir hatası yokmuş, arkadan gelen bir araç servis aracına çarpınca servis aracı dengesini kaybedip orta refüjden karşı tarafa geçmiş. Karşı istikametten gelen aracın çarpması sonucu iki evladımız rahmetli olmuş. Servis aracına çarpan aracı kullanan kişi de öğretmenmiş. Nasıl oldu da çarptı o da çok enteresan bir konu, demekki kaderde bu çile varmış. Milli Eğitim camiasında yaşanan ikinci olay ise Canik ilçesinde çok başarılı bir okul müdürüne yapılan silahlı saldırı olayı. Bu olayı da biraz araştırdım, okul müdürünün eşinin işlettiği dükkânın eski kiracısının okul müdüründen bazı talepleri olmuş. Bu konuları konuşmak üzere buluşmuşlar, aralarında çıkan tartışma sonrasında şahıs okul müdürüne ateş açmış ve okul müdürü ağır yaralanmış. Olayın başka detayları da var ama soruşturma safhasında olduğundan detaya girmek istemiyorum. Yaşanan iki olayla ilgili hem Milli Eğitim camiasına hem de ailelerine büyük geçmiş olsun diyerek asıl konumuza geçmek istiyorum.
Toplum olarak o kadar enteresan bir toplumuz ki anlatamam. İnsanlar makam mevki sahibi olduklarında herkes onların akrabası olur. Makamdan, mevkiden düştükleri zaman da Allah kulunun tanımazlıktan geldiği bir toplum yapısına sahibiz. Bu konuda en acı tecrübeyi yaşamış birisiyim. O nedenle de hiçbir zaman güçlünün yanında yer almam, hep mağdurun yanında yer alırım. İnsan zaman zaman hata da yapar, bizi yaratan Rabbimiz hata yapacak meziyette yarattı. Çok enteresandır, Allah’u Teâla Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde “Allah hata yapıp tövbe eden kulları sever.” buyurmaktadır. Ama toplum olarak sevmediğimiz veya kıskandığımız birisi azıcık bir hata yapsa ona öyle yükleniriz ki Allah yarattı demeden üzerine gitmeyi çok büyük bir görev sayarız. Her zaman üzerine basa basa söylediğim bir şey vardır; bu şehirde benim ölümden de dirimden de Hasan Uzunlar sorumludur. Aynı şekilde onun da ölüsünden de dirisinden de ben sorumluyum. Şayet o veya ben hata yaparsak birbirimizi ikaz ederiz ama başkaları gibi ellerimizi ovuşturup sevinecek kadar alçalmayız.
Hasan Uzunlar bu şehirde yaşayan en şerefli, en dürüst, en onurlu adamlardan biridir. Elbette insan olarak onunda hataları olacaktır ama hata yaptığında özür dilemesini de bilen bir insandır. Son yaptığı paylaşımda MHP’lilerle ilgili tasvip edilmeyecek bir yorumu paylaşmasını ben de tasvip etmem ama adam kamuoyuna açıklama yaparak özür dilemiş olmasına rağmen bazı kendini bilmezler öyle üzerine gittiler ki anlatamam. Allah aşkına sorarım size, bu adam AK Parti kurulduğu günden bugüne kadar bir iki yıl hariç aralıksız AK Parti il başkan yardımcılığı yaptı. Hem de sürekli olarak halkla ilişkiler başkanlığı yaptı. Bu süre içerisinde en ufak bir hatası olmuş mu? Hiçbir Allah kulundan kişisel talebi, menfaat beklentisi veya iş takibi olmuş mu? Bırakın bu tür talepleri olmayı, bu tür işlerin karşısında olduğundan pek çok kişiyle mesafeli durmak zorunda kalmıştır.
Hasan Uzunlar başkaları gibi il yönetimine girip yemek şirketleri kurup kamu kurumlarının ihalelerini mi almış? Yetkisini kullanıp imar artışları alıp gökdelen kuleler mi yapmış? Şiir kitapları yazıp belediye başkanlarını övüp onlardan para mı talep etmiş? Yetkisini kullanarak iş takipçiliği mi yapmış? Yoksa bunları yapanlara karşı olduğundan o tür insanlar tarafından dışlanmış mı? Bu tür işleri yapanlar şimdi Hasan Uzunlar sıkıntı yaşıyor diye ellerini ovuşturuyorlar. Partisinden ihraç edilmesi için her türlü kulisi yapıyorlar. Hasan Uzunlar’ı siyaset arenasından çıkarmak için neredeyse canlarını ortaya koyacaklar. Hasan Uzunlar siyasette kalsa ne olur, kalmasa ne olur? Ben siyasette kalmadım da ne oldu? Emin olun çok daha mutluyum, işimin gücümün başına geçtim, siyasette kaybettiklerimi ancak toparladım. Diyeceksiniz ki Hasan Uzunlar’ın hiç mi suçu yok? Elbette var, hata yaptığını zaten söylüyorum ama adam özür diledi, daha ne yapacak şehri mi terk edecek?
Hasan Uzunlar’ın üzerine gidenlerin asıl amaçlarının Mustafa Demir’i yıpratmak olduğu bir gerçek. Bu konuda köşe yazanların, haber yapanların, olayı büyütmeye çalışanların kimler oldukları ortada. Onların derdi yirmi yıl sosyal demokrat yapıyla yönetilen Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanan bu değişimi hazmedememek ve kalemlerini kiraya verdikleri adamların gönlünü almak olduğunu herkes biliyor. Onlara tavsiyem önce kalemlerini kiraya verdikleri adamların yedikleri haltları yazsınlar. Yazıp çizdikleri gazatalarının kimler tarafından finanse edildiğini adam gibi söylesinler, ondan sonra Hasan Uzunlar’ı yazsınlar. Hasan Uzunlar’la ilgili yazıp çizenlere tavsiyem önce kendi mazilerine baksınlar. Neleri varken kaybetmişler, kimlerden nemalanmışlar, kimlere hizmet ediyorlar? Bunları toplumun bilmediğini mi zannediyorlar, unutmayın güneş balçıkla sıvanmaz. Kalın sağlıcakla.