İnsanoğlu nankör bir varlıktır. Dara düşünce Rabbine yalvarmaya başlar, rahata kavuşunca da Rabbinden uzaklaşır. Dünyadaki imkânları arttıkça kendini güçlü ve ölümsüz hissetmeye başlar. Malı, oğulları ve makamı onu koruyacağını hatta ebedileştireceğini zanneder. Bir ni'mete erdiğinde kendinden makul olduğuna inanır, aksi bir durum hasıl olduğunda sebepler arar, başkalarına günah çıkarır
Konumla ilgili olarak Kur'an'ı Kerim'de pek çok Ayet-i Kerime vardır. Bir kaç tanesini burada paylaşarak konuma açıklık getirmek istiyorum. Nahl Suresi, 112. ayet: "Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı."
Verilen bunca nimetlerin kıymetini bilmeyince belli bir süre sonra o ni'metleri bize bahşeden Rabbimiz o nimetleri çeker elimizden alır. Bununla ilgili misaller Kur'an'ı Kerim'de mevcuttur.
Vurgulamaya çalıştığım konuyla ilkgili olarak Zümer Süresi 8. Ayet-i Kerimesi'nde Cenab-ı Hâk; " İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O'na dua ettiği hali unutur da, yolundan sapıtmak için Allah'a ortaklar koşmaya başlar. Ey Muhammed! De ki: "Küfrünle biraz zevk et, çünkü sen, o ateşliklerdensin." buyurarak biz kullarına haber vermektedir.
Bir de Zümer Süresi 49. Ayet-i Kerimesi'nin meâline bakalım. Cenab- Hak; ".İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler." buyurmaktadır.
Konu ile alakalı onlarca ayet-i kerime var Kur'an'ı Kerim'de. Yıllar önceydi. Komşumuzdan bir delikanlı yüksekokulu bitirerek yirmili yaşlarda öğretmenliğe atanmıştı. O zamanlar bir ağabeyi " Allah Teâlâ'ya şükret, genç yaşta öğretmen olmuşsun, herkese nasip olmaz" diyerek genci Rabbine şükretmeye davet eder.
Genç öğretmen;
- "Ben çalıştım, ben kazandım, kendine teşekkür etmeliyim" diyerek Rabbine şükretmeyi red eder.
Günümüzde her tarafta böyle zihniyete sahip şükürsüz insanlar vardır. Rabbimiz şükrünü bilen kullarından bizleri eylesin.
Tebbet Suresi'nde " ma eğna anhu naluhu" , " o kişiye (Ebu Lehep) zenginliği de malı da fayda vermedi" buyurulmaktadır. Bu bir örnekleme ve hepimizi kapsıyor. Mal senin değil, neden böbürLeniyorsun?
Böbürlenenlere şöyle demek lâzım.
Sen kimsin ki, ben kazandım, ben yaptım, benim eserimdir diyebilme cesaretini gösterebiliyorsun. Ya da " şu devlet, bu devlet filänın eseridir, o olmasaydı biz olmazdık" diyerek insan denilen aciz varlığa ilâhlık derecesinde sıfatlar yüklüyorsun.
Ey İnsanoğlu! Bir eser ortaya koyduğun filan yok. Rabbimiz bize nimetlerinin sunmasaydı, yerin ve gôğün hazinelerinin kapılarını bizlere açmasaydı biz bir şey yapabilir miydik/ yapabilir miyiz?
Allah Teâlâ,suya kaldırma gücü vermeseydi örneğin, senin gemilerin bir işe yarar mıydı? Atmosfer sistemine ses sinyallerinin bir noktadan çok uzak bir noktaya aktarma özelliği vermeseydi senin iletişim cihazların ne işe yarayacaktı? Kaldı ki "icat ettim" diye böbürlene böbürlene anlattığIn eserlerini kimin arzında gerçekleştirdin.
Hangi varlıkları kullandın. Kendi bedenin ve ruhunun oluşumunda senin bir katkın var mıdır sahi? Bu cümleleri terennüm ederken İnfitar Süresi'nin 6. ve 7. muhteşem ayetleri aklıma geldi. Rabbimiz; 6 - "Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?"
7 -" O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi.." buyurmaktadır.
Bütün bunlar cereyan ederken sen nerde idin. Bütün bunları yaratan yarattığı varlıklara şekil veren, kâinatın küçük bir modeli gibi insanı halk ederek eşref-i mahlukat kılan Rabbine karşı nankörlük ederek " bunlar bendendir " demek sana yakıştı mı? Böyle davrananlar cahillerin önde gidenleri değil midir?
Tabi ki bütün insanlar bu kapsamın içine girer asla diyemeyiz. Enfal Süresi'nde Cenab-ı Hâk;
2 - "Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.'
3 - "Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar."
4 -" İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır." buyurmaktadır.
Bu ve benzeri ayetleRde Rabbini hakkıyla tanıyan ona secdeler eden ve O'nun yolundan yürüyen Rabbimizin sevgili kulları çoktur. Rabbimiz bizleri o zümreye ilhak eylesin.
Bir Hadis-i Şerif'te Rasulullah sav, Eğer beli bükülmüş yaşlılar, takva sahibi gençler, süt emen çocuklar, yayılan hayvanlar olmasaydı, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” buyurmuştur.
Sözün kısası, nimetlere şükredelim, nankörlük etmeyelim.
Selâm ve Dua ile...