İnsanlar arası ilişkileri ya inançlar, ya menfaatler belirler. İmanın belirlediği ilişkiler dostlukların oluşmasını sağlar. Menfaatlerin sonucu oluşanlar da düşmanlıkları neden olur. Günlük hayatta bu iki ilişki çeşidinin süreç ve sonuçlarına bir çok defa şahit olmaktayız. Dost gibi görünenler ile dost olanlar;menfaatlerin süreç ve sonuçları ortaya çıktığında görülür.
İnsanların birbirini sevdiğin an, birbirlerinin işine yaradıkları an'dır. İşine yararken, menfaatler varken yakınındakini yere göğe sığdıramayanlar, işine yaramadığında yerden yere vururlar ve yaklaşımları %100 değişir. Gerçek karakterleri ortaya çıkar. Öylesine küçülürler ki, sinek kadar olur. Sinek gibi olunca da ineğin derisinden kan emme çabasına girerler. Allah Kur'anda bu gibiler için, "Cahiller size sataşırsa SELÂM deyin, geçin" buyuruyor. Aslında bu gibilere "Cahil" demek bile, Cahil'e hakaret olur.
Menfaatler devam ederken ağızlarından çıkan her kelime makyajlı olan o gibi hesabi insanların; menfaatleri ortadan kalkınca ağızlarından salya aktığı görülür. Hırs,kin ve nefret diline, dudağına kadar yansır. Ağızlarından küfür ve hakaretlerden başka cümle duyulmaz. Bu cümleleri de kudurmuş varlıkların hâli gibi, ağızlarından salyalar akarak söylerler.
Hiç kimse diğerinden üstün veya düşük değildir. Allah insanlara; varlığına, kalıbına, malına, makamına, imkanına, mekanına ve ünvanına göre değil, imanına, ihlasına, ibadet ve takvasına göre değer verdiğini bildirmiştir. Diğerini küçük gören kendisi alçaktır da o nedenle öyle görür. Kendisi küçük olan diğerini hiç bir zaman olduğu gibi göremez. Çünkü o kimse küçük hesaplarla bakar. Sahip oldukları dünyalıkların gücüyle ayakları yere basmayan o tipler havada uçtukları için ne hayatı ne mematı, ne doğruları ne de yanlışları göremezler.
Kâbe'yi koruyan ve yaklaşık yedi ay süreyle Zalim Haccac tarafından Harem-i Şerif'te muhasara altında kalan Hz. Ebu Bekir'in torunu Abdullah b Zübeyr; zalim haccac tarafından makamı ibrâhim önünde, Kâbenin on metre yakınında şehit edilmiş, bedeni ayaklarından tersine asılmıştır. Bunu yapan ve yaptıran zalim haccac; Abdullah b. Zübeyr'in gözleri görmeyen ve seksen yaşlarında bulunan annesi Esma'nın yanına gelerek, gücünü anlatmak istemiştir bu yaptığı ihanet ve cinayeti gururla anlatarak. Esma annemizin cevabı İslâm ümmetine taç olacak cümlelerle ağızından çıkmıştır. "Oğlum şehit oldu, Peygamberler makamına ulaştı, cenneti firdevsi kazandı, sen ise hain cani ve zalim olup ahirette esfeli safilini hak ettin. Kim kazançlıdır Zalim" diyerek Haccacı Zalime ders vermiştir.
Maalesef Peygamberi süreçten sonra ilk müslümanlar arasında da menfaat ve çıkar ilişkileri nedeniyle taraflar oluşmuş ve sorunlar çıkmıştır. İnsan, özellikle müslüman elbette ve mutlaka hesabını yapacak ve bilecektir. İki günü eşit olmayacaksa, bu ancak hesabını doğru yapmasıyla sağlanacaktır. Müslümanın, menfaat ve çıkırayla olan imtihanı, fıtrat zaaflarını ortaya çıkaracaktır. Menfaat ve çıkarı için diğer müslüman kardeşiyle ilişki kurup, çıkarları bitince ona savaş açan müslüman malının ya da çıkarının kölesi olmuş, bu konudaki imtihanı kaybetmiştir.
Birbirini Allah için sevmek ve buğuz edilecekse yine bu da Allah için olacaktır. Müslümanın ölçüsü Rabbının öğrettiği, Peygamberinin gösterdiği ölçülerde olacaktır. Bunun dışındaki her ilişki biçimi, sonucu düşmanlığa dönecek olan birlikteliktir. Müslüman, düşmanlığı değil dostluğu inşaa etmek durumundadır ki, imtihanın hikmeti de müslümanın bu konudaki iradesinin sonucu içindir. Eğer manfaat hesap edilecekse, müslüman önce din kardeşinin çıkarını gözetecektir.