İPİNİ KOPARAN, ADAY ADAYI OLMUŞ!
AK Parti’yi konuşmaktan diğer partilerle ilgili konuşmaya fırsat bulamadık. Gazeteleri biraz karıştırdığımızda, karşımıza o kadar enteresan aday adayları çıkıyor ki aklınız şaşar! Şarhoşken arabasında başkalarına sataşıp, sataştığı kişilerin kovalaması sonucu korkup kaçarken, soluğu çalıştığı kurumda alan, hatta kaçarken korkudan aracıyla çalıştığı kurumun camını, kapısını kırıp içerisine kadar giren kişilerden tutun da, piyasayı dolandırıp onlarca insanı mağdur ettikten sonra, tüm işlerini çoluk çocuğunun üzerine yapan sahtekârlara varıncaya dek, ne insanlar aday adayı olmuşlar da bizim haberimiz yok! Bu insanlarda Allah korkusu hadi yok da, toplumun Balık hafızalı olduğunu düşünecek kadar da beyinsiz olmaları insanı üzüyor. İnsan birazcık geçmişine bakıp yaptıklarından utanmalı, hem toplumun önüne geçip toplumu yönetmeye talip olacaksınız, hem de yaptıklarınız karşınıza çıkmayacak diye düşünüyor iseniz, sizden değil Milletvekili, Odacı dahi olmayacağını unutmamalısınız.
Dilerseniz biraz daha detaylı izahat verelim de sizleri daha iyi aydınlatma fırsatı bulalım; sanırım bundan üç veya dört yıl önceydi. gazetelerde enteresan bir haber çıkmıştı. Kamu Kurumu’nda çalışan bir kişi, aşırı alkol alıp yola çıkınca, yolda başka araç sürücülerine sataşmış, araç sürücüleri ise sataşmaya sinirlenip bunun peşine düşmüşler. Bizim korkak vatandaş korkudan soluğu çalıştığı kurumda almış. Ancak o kadar çok korkmuş ki, korkudan ve aldığı alkolün etkisiyle aracını, çalıştığı kurumun kapısına çarparak içeriye kadar girmiş. Şimdi bu arkadaşımız olmuş vekil adayı ve Milleti yönetmeye talip olmuş. Bunu siz değerli okurlarımızla paylaşmaz isek sizlere haksızlık edeceğimizi düşünürüz.
Aynı şekilde bir başka vekil adayı, daha önce çalıştığı kurumdan çeşitli şaibeler nedeniyle uzaklaştırılmış, daha sonra ticarete atılmış ama ticarette o kadar çok şeytanlıklar yapmış ki aklınız şaşar! Piyasayı milyonlarca lira dolandırdıktan sonra tüm mal varlığını çoluk çocuğunun üzerine yapmış, alacaklılar ise havalarını almışlar. Bizimkisi ise çarptığı paralarla mal, mülk, servet edinip onları kiraya verip, yüksek miktarda kira alıp gününü gün ederken, şimdi Vekil adayı olmuş. Nasıl ama yeme de yanında yat değil mi? Bir insan biraz utanmalı, ar, haya, iman duygularından mahrum olan insanların, kalkıp toplumu yönetmeye hakları yoktur, bunca insanın âhını alarak, onca insanı mağdur ettikten sonra, çıkıp aday adayı olmanın hiç bir anlamı da yok.
Toplumu yönetmek deyince, aklıma ne geldi biliyor musunuz? Adamın birisi dört yıl önce bu şehre bürokrat olarak tayin olmuş ve üç yıl evini bu şehre taşımamış ama aklına siyaseti koyunca bir yıl önce evini Samsun’a taşımış. Şimdi de yüzü kızarmadan, utanmadan aday adayı olmuş, bu nasıl bir iş anlamış değilim. Adamcağız bununla da yetinmemiş ötede beride Samsun’u şöyle yöneteceğiz, böyle yöneteceğiz deyip dolaşması insanın asabını bozuyor. Gidip üç beş kuruş yatırıp aday adayı olmakla, kendilerini fasulye nimetinden sanan bu zavallılara hadlerini bildirmek lazım. Onlara, ‘Kardeşim sen kimsin de bu toplumu yönetmeye kalkıyorsun, sen daha düne kadar başında bulunduğun Kurumu yönetmekten aciz iken hatta kurumu onun bunun çarkına girerek, kafana göre kurumu yönetmeye çalışan bir insan değil miydin’ deyip hadlerini bildirmek lazım.
Bir de başında bulunduğu sivil toplum örgütünü kullanarak, siyaset yapmak isteyenler var. Bu insanlar o kadar pişkinler ki anlatamam. Toplum yararına hizmet veren kurumun başından istifa etmek zorunda olmadıkları için, o kurumu siyasi alt yapılarını güçlendirmek için çalışan bu insanlara, ne demek lazım aklım almıyor. İşin enteresan tarafı, siyaset yaparken kurumu alet etmekten kaçınmayı bir yana bırakın, adamlar insanları makamlarında toplayıp orada basına beyanat vermeleri çok ilginç ve bir o kadar da abes bir durum. Kardeşim siyaset yapacaksan adam gibi kendi imkânlarınla çık ortaya siyasetini yap, milletin ortak değeri olan kurumu kullanarak siyaset yapmak ne kadar etik onu azıcık düşün de ondan sonra oradan siyaset yap.
Diyeceksiniz ki neden bu işleri yazıp çiziyorsun da başkaları yazmıyor? Sorarım size Allah aşkına! Bu şehirde doğruları yazıp çizme yönünde bir Allah kulu iradesini ortaya koyabilmiş midir? Kimisi patronunun zülfüyarını gözetiyor, kimisi gazeteye destek veren ağa babasının zülfüyarını gözetiyor, kimisi de bülten niteliğinde birilerinin reklamını yaptığı için kimse sesini çıkartamıyor. Oysa biz reklamını aldığımız kişilerin dahi eksiklerini yazmaktan imtina etmiyoruz. Bunu yaparken de vicdanımızın sesini dinleyerek yapmaya çalışıyoruz. Gazetecilik dediğiniz de bu olmalı. Parayı verenin düdüğü çaldığı bir meslek olamaz. Öyle olursa da ona gazetecilik değil bültencilik denir. Umarım matlup hâsıl olmuştur, kalın sağlıcakla.